“Üsküdar’daki eski bir plazanın gece temizliğinden sorumlu olan Gülbahar Teyze, kova ve paspasıyla ıssız lobide yavaş yavaş ilerliyordu. Yerleri yeni cilalamıştı, camlar pırıl pırıl olmuştu. Kendisiyle gurur duyuyordu. “Bir işi adam gibi yapacaksın,” demişti rahmetli kocası Hasan Efendi. “Yoksa toz olur, havaya karışırsın.” Gülbahar da ne işi olursa olsun, hep adam gibi yapardı.”
Tam paspası lavaboya götürüp sıkacakken döner kapıdan üç fiyakalı genç içeri girdi. Takım elbiseleri jilet gibi, ayakkabıları… eh, artık öyle sayılmaz. Çünkü ayakkabılarının tabanları, Gülbahar’ın az önce bal dök yala yaptığı mermeri, çamurla bezemişti. Sanki Karadeniz’de patika yolda yürümüşlerdi.
“Yazıklar olsun!” diye içinden geçirdi Gülbahar. “Sizinki takım elbise değil, olsa olsa utanmazlık takımı!”
Gençler gürültüyle gülerek asansöre bindiler, hiçbirinin gözü Gülbahar’a ilişmedi bile. Ne bir selam ne bir “kolay gelsin” …
Gülbahar paspası yeniden suya batırırken mırıldandı. “Ulan ben sizi sabunla yıkar, çamaşır suyu ile ovalarım da adam olur musunuz bilmem.”
Plazadan çıktığında torunu Elif arabayla bekliyordu. Gülbahar oturur oturmaz camı açtı, soğuk bir tokat gibi yüzüne çarptı.
-Sağ ol kızım, yine zahmet ettin.
-Ne zahmeti babaanne, bu havada sana otobüs bekletsem vicdanım sızlar.
“Şuncağız kadar vicdanlı olsanız yeter,” diye mırıldandı Gülbahar, az önceki takım elbiseli serserileri düşünerek. –Kendilerini finans kralı zannediyorlar. Geçen gün biri sigarasını sehpaya bastırmış, lekesi hâlâ üzerinde. Delikanlı dedikleri bu muymuş?
Elif gülerek başını iki yana salladı.
-Borsacılar… ‘Tüyo aldım’ deyip birbirinin parasını yiyen modern dolandırıcılar. Biri patlasa, hepsi domino gibi gider.
Gülbahar kaşlarını kaldırdı.
-İnşallah domino taşı gibi devrilmeden önce paspasım değse de içim soğur bari.
***
Ertesi gece, Gülbahar paspasıyla yine baş başa. Plaza bomboş, lambalar loş. Pencerenin dışında İstanbul geceyi üstüne çekmiş uyuklarken Gülbahar “Çayeli’nden Öteye”yi mırıldanıyordu.
O sırada asansör “ding” dedi.
“Yine mi siz?” dedi kendi kendine.
Üç genç yine oradaydı. Ama bu kez halleri bir tuhaftı. Kıkırdayan, gevezelik eden tipler gitmiş, yerlerine gözleri endişeyle sağa sola bakan üç yüzsüz gelmişti. Gülbahar onları süzüyordu ki… Aniden iki kişi daha ortaya çıktı. Siyah kapüşonlu montlu, yüzler maskeli. Sessizce yaklaştılar ve “çat!” gençlerden biri yere düştü. “Ah!” öbürü bağırdı. Gülbahar’ın dizleri tuttuğu kadar çabuk temizlik arabasının arkasına çöktü. Kalbi “davul gibi” atıyor, elindeki paspası kalkan gibi siper etmişti. Sesi çıkmasın diye nefesini tuttu. İçeriden hırıltılar, tehditler ve düşen evrak çantalarının sesleri geliyordu. Sonunda ağır cam kapılar kapanırken sessizlik çöktü. Gülbahar titreyen elleriyle cebinden tuşlu telefonunu çıkardı. 155’i aradı.
-Evet hanımefendi, nedir acil durum?
-Vallahi oğlum, plaza içinde sanki film çektiler. Gençler yerde kanlar içinde, saldırganlar firarda, bense helada.
***
Polis geldiğinde üç genç yerde kıvranıyordu. Biri kendine gelince gözlerini kısarak Gülbahar’a baktı.
-…Teyze? Sizi tanıyor muyum?
Gülbahar kollarını kavuşturdu.
-Tanısan iyi olur delikanlı. Üç gündür paspasla peşinizden koşuyorum, sizin çamurunuzla savaş veriyorum. O adamlardan önce paspasımı ben size saplamadım diye dua edin.
O sırada kapıdan telaşla Elif girdi.
-Babaanne! İyi misin?
Gülbahar başını salladı.
-Ben iyiyim ama plaza iyi değil. Burası temiz değil yavrum. Burası… belalı.
***
Sabah haberlerinde sunucu ciddi bir ses tonuyla konuşuyordu:
“Hamido Finans Yatırım A.Ş., hakkında başlatılan soruşturma sonrası işlemlerini durdurdu. Şirketin, çalışanları aracılığıyla kara para akladığı iddia ediliyor…”
Elif haberi izleyip döndü.
-Babaanne, sen mafyatik holdingin göbeğinde çalışmışsın!
-Evladım, benim ne işim olur öyle tiplerle, ben sadece yer aklamayı bilirim. Ama ne yalan söyleyeyim, geçen hafta cam silerken birileri bavullarla bir şeyler taşıyordu, bunlar para mı kaçırıyor yoksa dediydim içimden.
-İyi ki sana bir şey olmamış.
-Yok kızım korkma sen, ben çete değil, çetelesiyle uğraşıyorum. Her türlü pisliğin üstesinden gelmek benim işim.
***
Birkaç gün sonra Gülbahar, binaya son kez uğradı. Çıkışta yüzü gözü morarmış aynı genç karşısına dikildi.
-Teyze… şey… Geçen gün yerleri kirlettiğim için özür dilerim… İnsanlara leke sürdüğüm için de, ama ben daha yeni işe girmiştim, gerçekten bilmiyordum.
Gülbahar ona şöyle bir baktı, sonra hafifçe gülümsedi.
-Bak evladım, hayat paspas gibidir. Ne kadar bastırırsan kir döner sana bulaşır. Temiz kalmak zordur ama mümkündür.
Genç kafasını salladı.
-Sizin gibi olmak isterdim.
“Olursun,” dedi Gülbahar. “Sabah 6’da başla. Temizlik firması eleman arıyor. Şartlar ağır ama vicdanlar rahat en azından.”
Elif kornaya bastı. Gülbahar el sallayarak yürüdü.