Porto…

Porto, kelime anlamıyla birlikte Unesco dünya mirası listesinde yer alan kadim bir liman şehri. Tam bir küçük Amerika…

Yeni keşifleri ile birlikte haritacılarının çizimlerini zamana yetiştirmeye çalıştırdığı kuşatılmamış üç toplumdan biri. Yakın zamanda aynı kozmopolit tarih etkisine sahip bir başka şehir olan Sicilya’dan gelmiş biri olarak ikisinin karşılaştırmasını yaptığımda Sicilya merkez şehirleri ile birlikte tıpkı bakımsız, yaşlı huysuz bir kadın gibi ama Porto öyle değil.

Bu şehir yaşını güzel almış, zamanın getirdiği bütün olumsuz etkilere karşı ruhunu muhafaza ederek zamanla başa çıkmayı bilmiş, düzenli, temiz, huzurlu, telaşsız, hafif, dengeli, uyumlu kadim öğretilerinin getirdiği bütün simgeselliği vücuduna estetik mimarisi ile sergileyen mavi seramikleri, vitrayları, kendine özgü stili romanesk, gotik, manuelin, barok ve gelenekselden moderne Rönesans’ın bütün mimari unsurları ile işlenmiş bir şehir. Özlemlerden acılardan ilham almış Fado ile hüzünlü sese sahip, üzümlerinin güzel tadını alan, festivalleri ile canlılığını kaybetmemiş, en kıymetli baharatların aromatik tadını ve kokusunu cömertçe sunan ve okyanus ile buluşan kumsalları ile engin ve derin bilge bir kadın gibi romantik sıcak bir şehir.

Şiddetle gitmenizi tavsiye ederim. Ben doya doya yaşayabilmek için kısmetse tekrar gitmek istediğim şehirler arasında yerini aldı bile.

Sicilya’nın da hakkını yemeyeceğimiz tekrar gidip görmek isteyeceğimiz önceden de bahsetmiş olduğum, zamana ayak uydurmuş güzel kasabaları da var. Her yer kendine özgü bir ruh ve hikaye taşıyor. Önemli olan akışa teslim olup o ruhu incitmeden farkındalıkla yaşayabilmek.

Sevgiyle…

Related posts

İz Bırakmak, Unutulmamak…

Antakya’nın Kadim Tarihini Ne Yazık ki Pek Bilmiyoruz

Venedik Bienali Türkiye Pavyonu Açıldı