Uygur Türklerinde Göçebe Unsurlar ve Vaha Şehirleri

Bu yazıda, Uygurların bu iki yaşam tarzını nasıl yönettiğini, vergilerin nasıl toplandığını, iletişimin nasıl kurulduğunu ve İpek Yolu ticaretinin devlet düzenine nasıl yön verdiğini detaylı şekilde inceleyeceğiz.

Uygur Kağanlığı ve sonrasındaki Turfan/İdikut Uygur Devleti’nde göçebe unsurlar, devlet için hayati öneme sahipti. Orhun–Selenga havzalarından Tanrı Dağları yaylalarına kadar uzanan geniş otlaklarda yaşayan bu topluluklar:

Ordunun at ve hayvan tedarikini sağlıyor,

Savaş dönemlerinde atlı asker olarak görev alıyor,

Devletin çevre bölgelerdeki sınır güvenliğini üstleniyordu.

Göçebe yaşam tarzı, şehirlerden ayrı olsa da Uygur devlet yapısında hem ekonomik hem de askerî açıdan temel taşı niteliğindeydi.

Yerleşik Uygur nüfusu, Orta Asya’nın ünlü vaha şehirlerinde yoğunlaşıyordu: Turfan, Beşbalık, Kuça, Kaşgar…

Bu şehirler:

Tarım üretiminin merkezi,

Budist ve Maniheist kültürün yayılma noktası,

Dokumacılık, çömlekçilik ve matbaanın geliştiği üretim alanları,

İpek Yolu ticaretinin ana durakları olarak işlev görüyordu.

Uygurların şehirli kesimi, gelişmiş bir bürokrasi ve kayıt sistemi sayesinde düzenli bir ekonomik ve sosyal yapı kurmuştu.

Uygur yönetimi, iki farklı yaşam tarzını başarılı biçimde birleştiren ‘’çok katmanlı bir idari model’’ geliştirmişti.

Vaha Şehirlerinin Yönetimi

Başkentteki İdikut (hükümdar) ve merkezî bürokrasi tarafından yürütülüyordu.

Vergiler, ticaret düzeni, yazışmalar ve şehir yaşamına dair kararlar bu merkezden çıkardı.

Göçebe boylar kendi **beyleri** tarafından idare edilirken, devletle olan bağları **tudunlar** (devlet görevlileri) tarafından sağlanıyordu.

Bu sistem, bozkırın özerk düzeni ile merkezin kontrolünü dengede tutuyordu.

İletişim: Bozkır ile Şehir Arasında Kurulan Etkili Ağ

Uygurlar, Orta Asya’da hızlı iletişim kurabilen sayılı devletlerden biriydi.

Göçebe bölgeler ile şehirlerarasına kurulan menzil (konaklama) noktaları sayesinde devlet haberleri hızla iletiliyordu.

Bu sistem, Çin kaynaklarında özellikle övgüyle anılır.

Uygur bürokrasisi yazılı emirlerle çalışsa da göçebe bölgelerde emirlerin açıklanması için çoğu kez devlet ulakları veya tudunlar sözlü aktarıma başvururdu.

Bu, geleneğe uygun ama kayıtlı bir yönetim tarzı yaratıyordu.

Vergilendirme: İki Ekonomiye Uygun Çifte Model

Uygur devletinde vergilendirme, halkın yaşam tarzına göre şekillenmişti.

Yerleşik halkın vergileri

Vaha şehirlerinde yaşayan Uygurlar:

Tarım vergisi

Hane vergisi

Ticari faaliyetlerden alınan vergiler

Kervan gümrükleri ödüyorlardı.

Şehir vergileri düzenliydi ve devlet gelirlerinin temelini oluşturuyordu.

Göçebe halkın vergileri

Göçebeler genellikle hayvan ekonomisi üzerinden vergilendiriliyordu:

Sürü sayısına göre hayvan vergisi,

Deri, et ve süt ürünleri üzerinden aynî vergi,

Askerî hizmet karşılığı kısmi veya tam vergi muafiyeti.

Göçebeler çoğu zaman vergi yerine savaş gücü sağladıkları için devlet içinde özel bir statüye sahipti.

İpek Yolu: Uygurların Zenginliğinin Gerçek Kaynağı

Uygur şehirleri, Çin’den Orta Asya’ya ve oradan da İran–Anadolu hattına uzanan İpek Yolu’nun en kritik kavşak noktalarını kontrol ediyordu.

Bu ticaret ağı Uygur ekonomisini belirleyen temel unsurdu.

Kervan vergileri (gümrük gelirleri)

İpek, baharat, kâğıt, seramik ve değerli taşlar taşıyan kervanlar Uygur şehirlerinden geçerken:

Malların değeri üzerinden vergi,

Geçiş ücreti,

Yol güvenliği ve konaklama ücreti öderdi.

Bu gelirler devlet hazinesini güçlendiriyor, şehirlerin büyümesini sağlıyordu.

Kültürel Alışverişin Merkezi

Tüccarların getirdiği düşünce ve inançlar sayesinde:

Budist ve Maniheist kültür zenginleşti,

Uygur yazısı yaygınlaştı,

Matbaa ve çeviri faaliyetleri gelişti,

Şehirler Orta Asya’nın en önemli kültür merkezlerinden biri hâline geldi.

Göçebelerin Ticaretteki Rolü

Göçebe unsurlar, İpek Yolu güzergâhının güvenliğini sağlıyor; böylece ticaret kesintisiz işleyebiliyordu.

Bu görevleri karşılığında vergisel avantajlara sahip olmaları normaldi.

Uygurların tarihte bu kadar uzun süre ayakta kalmasının nedeni, iki farklı toplumsal yapıyı çatışmadan, aksine birbirini tamamlayacak şekilde birleştirmeleriydi.

Göçebe unsurlar, askerî güç ve hayvansal ekonomi sağladı.

Vaha şehirleri ticaret, tarım ve kültür ile devlete zenginlik kattı.

İpek Yolu ise tüm bu sistemin etrafında döndüğü ‘’ana arter’’ oldu.

Sonuç olarak Uygur devleti, hem bozkır hem şehir geleneklerini harmanlayan, Orta Asya’nın en özgün ve en başarılı siyasi modellerinden birini ortaya koydu.

                                                                              Hüseyin BAY

Related posts

Mozart’ın Türk Marşı

Yolun İçinden Doğan Umut