“Don’t Look Back” – “Dönüşüm” Bir hafızanın parçalanışı, bir kimliğin çözülüşü
Bir kadın yazarın dünyası, çocukken yaşadığı kazanın bıraktığı boşlukla sarsılır. Yıllar sonra bu eksiklik, hayatının her alanına yayılmaya başlar. Eşyalar, sokaklar, insanlar, hatta kendi yüzünü bile tanıyamaz ve her şey gözünün önünde dönüşür, kayar, değişir. Ne var ki bu kırılmayı yalnızca kendisi fark etmektedir. Aktarılmak istenen en güçlü duygu da budur: kimsenin göremediği bir gerçeklikle baş başa kalmanın yarattığı tekinsizlik ve yalnızlık.
Bu noktada film, aslında sinema tarihinde defalarca işlenmiş bir temaya yaslanıyor, yalnızca bir kişinin fark ettiği dönüşüm ve bunu başkalarına anlatamamanın yarattığı gerilim. Postmodern anlatım türünün güçlü ve yaratıcı bir sinematografiyle seyircisini çarpıcı bir yolculuğa çıkarıyor. “Don’t Look Back” bu potansiyeli tam anlamıyla değerlendiriyor
Yönetmen Marina de Van, ilk uzun metrajında kendine özgü bir sinema dili yaratmakta zorlanıyor. Hikâyenin atmosferini karanlık ve tekinsiz kılıyor ve bu nedenle gerilim oluşturuyor.
Fransız ve İtalya ortaklığı ile çekilen film, Avrupa sinemasının iki büyük yıldızını aynı karede buluşturması ve “Hiçbir sırrın sonsuza dek saklı kalamayacağı,” fikrini hatırlatması açısından dikkate değer. Zihinlerde kalıcı bir iz bırakıyor