Hayatımız boyunca Afrodit’e tapınmadığımızda yani kendimizi, başkalarını ve dünyayı sevmediğimizde ya da sevemediğimizde ağır bedeller öderiz. Öncelikle kendimizi hiçbir zaman mutlu hissedemeyiz. Ne kadar aşkın ve duyguların önemsiz olduğunu söylersek söyleyelim sevmek ve sevilmek hayatı renklendirir, kişiyi dönüştürür.
Ancak aşkın büyüsünü inkar ettiğimizde yalnızlığa mahkum oluruz. Afrodit sevimli, görünüşüne düşkün, zararsız bir tanrıça figürü gibi canlanır akıllarımızda. Oysa aşkı inkar ettiğimizde Afrodit zalim bir tanrıçaya dönüşür ve onun gazabına uğrarız. Sizi öyle bir hale düşürür ki aşkı reddetmenin bedelini ödersiniz. Örneğin kendisine tapmayan Limni Adası kadınlarını kötü bir koku ile cezalandırmış ve kocalarının onları aldatmasına sebep olmuştur. Ya da onu küçümseyen bir tayfa dolusu adamı kuşlara dönüştürmüştür. Hatta kendisine tapmayı reddeden bir kadını ayıya aşık ederek lanetlemiştir.
Afrodit’in gazabı şaşırtıcıdır ve bazen, o kadar dolambaçlı yollardan intikam almaya kalkar ki aklınız şaşar kalır. Birlikte Afrodit’in üç önemli intikam hikayesine göz atalım.
SALAMİS’Lİ ANAKSARETE
Fakir bir adam olan Iphis, kral soyundan gelen Anasarete’ye görür görmez aşık olur. Uzun süre boyunca, aptalca bulduğu hisleri ile savaşır ama hissettiği duygular o kadar yoğundur ki mantığını bir kenara bırakmak zorunda kalır ve Anaksarete’nin kapısına dayanır. Kızın dadısına kıza olan aşkını anlatır ve kendisini hor görmemesi için yalvarır. Ayrıca sevgisini yazıya döktüğü bir mektubu da kıza ulaştırması için dadıya verir. Anaksareta Iphis’in aşkını öğrenir ama kalbi bir kayadan bile katıdır. Adamın aşkını küçümser ve kibirli sözler söyleyip ona zalimce davranır.
Iphis kızın kendisini bir gün seveceği umuduyla her gün evini ziyaret eder. Kapısına çiçek çelenkleri açar. Ancak Anaksarete adamı hiç umursamaz. Bir kez olsun pencereye bile çıkmaz. Iphis uzun süre çektiği işkenceye katlanmaya çalışır ama Anaksareta’nın küçümseyen tavırları onu gün ve gün zayıflatır. Sonunda bir gün yine kızın penceresinin önüne gelir ve kıza haykırır: “Zafer senin, Anakserete! Daha fazla katlanamayacağım. Taş kalpli kadın. Seve seve öleceğim!”
Ardından tanrılara döner ve ekler, “Eğer beni görüyorsanız ve insanların yaptıklarını izliyorsanız, beni hatırlayın! Hayatımdan kısalttığınız için şöhretimi artırın! Hikayemin çağlar boyunca anlatılmasını sağlayın.”
Böyle dedikten sonra Iphis sık sık kıza getirdiği çelenkleri astığı kapının direğine bir ilmik bağlayarak intihar eder.
Iphis’in cenaze töreni haberi kalpsiz Anaksarete’ye ulaşır. Kentin meydanına bakan evinden cenaze törenini izlemek için Anaksarete kafasını uzatır. Ancak bir anda yüzü beyazlar, gözleri donuklaşır. Kıpırdamak ister ama hareket edemez. Aşkı bu kadar küçümseyen Anaksarete aşk tanrıçası Afrodit tarafından bir taşa dönüştürülmüştür.
HİPPOLYTOS
Hippolytos Atina Kralı’nın oğludur. Avcılığı ve spor yapmayı çok seven Hippolytos evlilik ve cinsellik fikrinden de bir o kadar nefret ediyordu. Hayatı boyunca ormanlarda özgürce koşmak istiyordu. Bakire Avcı Artemis’in sıkı bir takipçisi olmasına rağmen Aşk Tanrıçası Afrodit’i onurlandırmayı ısrarla reddediyordu. Aşkı bu kadar inatla reddetmesi sonucu Afrodit Hippolytos’tan intikam almaya karar verir.
Hippolytos’un annesi uzun süre önce vefat etmişti ve babası Phaedra isimli bir prensesle tekrar evlenmişti. Afrodit, Phaedra’nın Hippolytos’a derin bir tutkuyla aşık olmasını sağlar. Kadın üvey oğlunun hasretinden gün geçtikçe solmaya başlar ve bir gün daha fazla dayanamayıp üvey oğluna aşkını ilan eder. Hippolytos üvey annesinin bu korkunç hisleri karşısında sinirlenir ve kadını şiddetle reddeder.
Phaedra’nın artık hisleri ile savaşacak gücü yoktur ama bu şekilde reddedilmesi onurunu iyice kırmıştır. Artık onun için ölümden başka çıkar yoktur ama Hippolytos’tan da intikam almak için yanıp tutuşur. Bunun için intihar etmeden önce kocasına Hippolytos’un ona tecavüz etmeye çalıştığını anlatan bir mektup bırakır.
Kral, karısının ölümü ve bıraktığı mektup karşısında şaşkına döner. Tanrılardan oğlunu bir an önce öldürmelerini diler. Ve Phaedra’nın iftirasına inanarak Hippolytos’un sürgün eder.Hippolytos ülkesinden çok uzaklarda kıyı boyunca arabasını sürer. Ancak, babasının duasını duyan tanrılar Hippolytos’un üzerine bir gelgit dalgası göndererek onu öldürürler.
Hippolytos ve Phaedra, Pierre-Narcisse Guerin, Louvre
HİPPOMENES VE ATALANTA
Atalanta güzel bir prenses olduğu gibi en hızlı koşuculardan biridir. Seyahatleri esnasında bir kahine danıştığında, evliliğinin ölümüne sebep olacağını öğrenmiştir. Bu yüzden onu bir an önce evlendirmek isteyen babasına bir şart sunar, “Talibi kendisini koşu yarışında yenmelidir, aksi halde öldürülecektir.”
Ölüm ile evlilik ihtimali dışında bir seçeneği olmayan talipler Atalanta’nın güzelliği karşısında büyülenirler ve bu korkunç yarışı göze alırlar. Ancak Atalanta, o kadar hızlıdır ki, taliplerin her biri ölüme mahkum olur.
Günlerden bir gün şehre Hippomenes isimli bir genç gelir ve erkeklerin böyle bir yarışı göze alabilmesini küçümser. Ancak yarış katılmak için gelen Atalanta’yı gördüğünde, tıpkı diğer erkekler gibi büyülenir ve ölümü göze alarak yarışmak için gönüllü olur.
Hippomenes kızın onu yeneceğini bile bile talip olmuştur ama bunun tek sebebi onu yakıp kavuran aşkıdır. Bu yüzden Aşk Tanrıçası Afrodit’e kendisine yardım etmesi için yalvarır. Tesadüf bu ya Afrodit Kıbrıs’taki bahçesinden topladığı altın elmalarla Olimpos’a dönmektedir. Hippomenes’in yakarışlarını işitir ve altın elmaları ona verir. Yarış esnasında bu elmaları atmasını öğütler.
Seyircilerin tezahüratları ile yarış başladığında Hippomenes çoktan geride kalmıştır. Afrodit’in ona verdiği elmalardan birini Atalanta’nın önüne atınca kız altın elmalardan büyülenir ve elmayı almak için durup eğilmek zorunda kalır. Fakat kısa sürede açığı kapatınca Hippomenes, ikinci elmayı atar. Atalanta yine elmayı almak için geri kalır. Artık bitiş çizgisine çok az kalmıştır ve Atalanta bir kez daha Hippomenes’e yetişir. Tam o esnada Hippomenes son elmayı da atar ve Atalanta almak için eğildiğinde Hippomenes yarışı kazanır.
Aşk tanrıçasının yardımı ile tutkuyla yandığı sevgilisine kavuşur. Atalanta da Hippomenes’e aşık olmuştur ve kehaneti görmezden gelmek zorunda kalır. Babasına verdiği sözü tutar ve Hippomenes ile evlenir. Birlikte çok mutlu da olurlar.
Lakin, Hippomenes, tanrıça Afrodit’in yardımını unutur ve onu onurlandırmaz. Buna çok öfkelenen tanrıça iki aşığı aslana dönüştürür.
Hippomenes ve Atalanta Arasındaki Yarış, Noël Hallé