Rüveyda Sıralı
Zamanı geriye almak belki mümkün değil ama mevsimleri alabilmek elimizde. Ben de yaz mevsimini, arkadaşımın daveti ile birlikte iki arkadaş gittiğimiz, güzel bir kumsalı olan, güneşin şahane battığı, üstelik farklı bir egzotik kültürün ruhunu da taşıyan arkadaşımın evinde mükemmel bir sahipliği eşliğinde, kısa süreliğine de olsa geriye aldım diyebilirim. İşte, neresi burası diye soracak olanlar için, Bahreyn tavsiye edebileceğim, sizi fazla yormayacak, rahat bir küçük ülke.


Bahreyn hakkında bilgileri izlenimlerim ile birlikte verecek olursam; Arapça deniz anlamına gelen ‘bahr’ ve arasında anlamındaki ‘eyn’ kelimelerinin birleşiminden oluşan Bahreyn, iki deniz arasında anlamını taşıyan, çöl ikliminin yaşandığı, Araplarla birlikte ülkeye çalışmak için gelen ağırlıklı İngiliz ve Hintlilerin olduğu, kozmopolit ve modern bir yapıya sahip, ayrıca İslam ve Arap kültürünün etkilerini taşıyan monarşinin hakim olduğu inci ve petrol zengini bir ada ülkesi. Bahreyn’de, üç UNESCO Dünya Mirası Alanı’ndan biri olan, M.Ö. 2200-1750 yıllarına kadar uzanan, hiçbir yerde göremeyeceğiniz Dilmun uygarlığının halen kalıntılarının taşıdığı ruhu (ezoterizme merakı olanlar için tapınakların yerinde görebileceğiniz ender bölgelerden) Basra Körfezi’nde kültür geçişinin ortak buluşmasının zenginliklerini barındırdığı, büyüleyici ve etkileyici enerjiyi üzerinizde hissedebilirsiniz.
Bahreyn’in lüks alışveriş merkezlerinin, lüks otellerin ve restoranların bulunduğu yeni yerleşim merkezlerinin yanında, kum renginde geleneksel yapılara sahip, labirent gibi sokaklarında halen içinde çocukların birlikte top oynadıkları küçük avluların yer aldığı, tarihi yerlerin, camilerin ve el sanatlarıyla ilgili alışveriş dükkanlarında kaybolmamış otantik atmosferin izlerinin taşındığı eski yerleşim yerlerini de görebilirsiniz. Yerel halkın otantik kıyafetler içerisinde, beklenen alıştığımız davranışların dışında son derece medeni, ilgili ve nezaket sahibi olduğunu, en güzel incilerin Basra Körfezi’nden çıktığını düşünecek olursak, hayal ettiğimden daha az inci satıcılarına rastladığımızı ayrıca söyleyebilirim. İnci görsel olarak daha geri planda kalmış gibi, ancak vintage kıyafetler, takılar, hasır objeler, egzotik kokulu el yapımı parfümler ile baharatlar satan dükkanları gittiğiniz her yerde görmeniz mümkün.

Bahreyn’in inci gelenekleri ile UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilmiştir. Endüstriyi ve Bahreyn’i nasıl yön verdiğini, 3,5 km boyunca Muharrak’taki Siyadi külliyesine kadar uzanan İncicilik Yolu üzerinde bulunan inci endüstrisinde önemli bir rol oynayan 19. yüzyılın birçok binasından geçecek olursanız, bunlar arasında inci tüccarlarının görkemli saraylarının, dalgıçların mütevazı evlerinin ve etkileyici binalarının olduğunu görebilirsiniz.
El-Fateh Camii, kubbesi ve sade mimarisi ile adeta bir inci tanesi gibi. İçeri girişte sizi gayet İslam’ın o kucaklayıcı tavrı ile karşılayan görevliler var. Bize caminin içini gezdiren ve hatta gayrimüslimler için ayrıca tevhid inancı üzerinden ortak bilinç oluşturmaya çalıştıklarını, kapıda her dilde bulunan yayın standı ve caminin içerisinde farklı dillerde ibadetlerin açıklaması kolayca görebilecekleri şekilde gayet güzel bir şekilde konumlandırılmasından anlıyorsunuz.

Çok kültürlülüğünden kaynaklı yerel ve uluslararası anlamda sanat, spor ve müzik faaliyetlerinin de bulunduğu kültürel bir havaya hakim. Ayrıca yerel halkı kendi yerel kıyafetleri içerisinde her yerde görebiliriz. Kadınlar, iş ve sosyal hayatta çok fazla dışarıda görülmese de alışveriş merkezleri ve restoranlarda erkeklerle birlikte rahat bir şekilde, kişisel tercihleri doğrultusunda istedikleri gibi hoşgörü içerisinde hareket ettiklerini söyleyebiliriz. Daha önce gördüğüm, birbirine yakın kültürel ve coğrafi öğeleri taşıyan Suudi Arabistan, Umman ve Fas sonrası hoşgörüsü ve temizliği ile en çok beğendiğim vizyon sahibi Arap ve İslam ülkesi oldu.