Pazartesi, Mar 17, 2025
okuryazarkitaplar
Image default
Manşet

Mercimek Çorbası

Gün Semray

Öğretmen olmayan biri, sınıfta olmanın mutluluğunu bilemez. Sınıfta mavi, yeşil, kahverengi, siyah her renkte gözler üzerinizdedir. O gözler ki, masum, sevecen, çocuksu… Kabul, biraz da yaramazca bakar.

Sınıftayım. Konu kuvvetler, süre kırk dakika, amaç ise doğrultuları ve yönleri aynı olan kuvvetlerin bileşke kuvvetlerinin değeri, doğrultusu ve yönünün kavranması. Plan defterime her şeyi yazmıştım.

Evde konuyla ilgili hazırlığımı yapmıştım. Anlatacaklarım tam otuz beş dakikaya sığıyordu. Kalan beş dakikayı sınıf yoklaması için ayırmıştım.

Ben iyi öğretmendim.

Konuyu anlattım. Öğrencilerimin dikkati dağılmasın diye, elimden geleni yaptım. Arka sırada oturan zayıf, ufak tefek öğrencim Hasan’ın birkaç kez parmak kaldırdığını gördüğümde, elimle parmağını indirmesini işaret ettim. Hasan çalışkan bir öğrenci değildi. İlk iki yazılıda, benim puan desteğimle ancak geçer bir not almıştı. Hasan’ın parmak kaldırışlarını, konuyu anladığına yordum. Genelde çalışkan olmayan öğrenciler, bir konuyu anladığında sevinir, bunu öğretmene söylemek ister.

öğretmen

Hasan konuyu anladığına göre, diğer öğrencilerimin de anlamış olacağı sonucuna varmıştım. Çok mutluydum.

Teneffüs zili çaldı. Çantamı, plan defterimi aldım. Sınıftan çıkmak üzereyken, Hasan, “Öğretmenim” dedi. Hasan yanıma geldi. “Öğretmenim” dedi “Bugün annem mercimek çorbası yapacak.

Hasan, mercimek çorbasını çok mu seviyorsun?” diye sordum. Başını olumlu anlamda salladı. “Öğretmenim, on beş gündür bulgur pilavı yiyoruz. Dün bir komşumuz mercimek getirdi. Annem bu akşam pilavın yanına çorbamızın da olacağını söyledi.

Ramazandı. Hasan oruçtu. On beş gün bulgur pilavı ile iftar yapmıştı. O akşam mercimek çorbası içecekti.

Ve ben… İyi öğretmen olmayı, konuyu iyi anlatmak sanıyordum. Bu nasıl büyük bir yanılgıydı! Öğrencisini tanımayan öğretmen, bırakın iyi öğretmen olmayı, öğretmen olabilir miydi?

Hasan, bana öğretmen olmanın ne demek olduğunu öğrettiğinin farkında bile olmadan, kocaman kara gözleriyle baktı, “Öğretmenim bugün iftara bize gelin” dedi.

Hasan’ın yalnız gözleri kocaman değildi. Onun yüreği de kocamandı. O, on beş gün sonra içebileceği çorbayı paylaşmayı bilecek kadar insandı. Bana insan olmanın ön koşulunun paylaşmak olduğunu öğretiyordu. Öğrettiğini bilmeden…

Gözlerime akın eden gözyaşlarını savuşturmam gerekiyordu. Ama nasıl? Benim Hasan’ın gözlerini, o gözlerden yüreğini görmem gerekiyordu. Gözler yalan söylemeyi bilmez, gözler yürekte ne varsa onu yansıtır. En azından bunu biliyordum.

Eğilip, Hasan’ın alnından öptüm. “Söz, bu akşam değil ama bir akşam iftara size geleceğim. Annenin yaptığı o güzel mercimek çorbasından içeceğim. Bunun için bana ev adresini vermelisin” dedim.

Hasan âdeta uçarak yanımdan ayrıldı. Teneffüs bitmeden, ev adresinin yazılı olduğu kâğıdı getirdi.

O gün eve geldiğimde yüreğimin ağırlığını bedenim taşıyamaz olmuştu. O ağırlıktan kurtulmalıydım. Plan defterimi çıkardım. O günün planının olduğu sayfayı açtım. “Amaç” bölümünü defalarca okudum. Amaç eksikti, anlamsızdı. Elime kırmızı kalemi aldım. AMAÇ: Hasanları, Fatmaları tanımaktır. Amaç öğrenciyi tanımaktır, diye defalarca yazdım. Amacımın beynime, yüreğime yazmak, kaydetmek olduğunu biliyordum. Gün gelir, asıl amacımdan uzaklaşırsam kurumalıydı yüreğim…

İftar saati gelmişti. Yemek masası hazırdı. Çorba, etli yemek, zeytinyağlılar, börek, tatlı… Çay demlenmişti.

Ne büyük gaflet! Öğretmenliği konuyu anlatmak sanan ben, orucu da, akşama kadar aç, susuz kalmak sanıyordum.

Ezanla birlikte bir yudum su içtim. Ardından kaşığımı çorba kâsesine daldırdım. Bir kaşık çorba içtim. Çorba, tatsız, tuzsuzdu. Canım mercimek çorbası istiyordu. Canım, Hasan’ın o çorbayı içerken duyacağı mutluluktan istiyordu.

Ben daha niye, masada oturmuş, tatsız, tuzsuz yemeklere bakıyordum ki! Hasan’ın ev adresi vardı. Yemekleri tenceresiyle poşete yerleştirdim. Bir taksi çağırdım. Taksi şoförüne adresi verdim ama önce bir markete uğrayalım, dedim.

Hasan’ın evindeydim. Hasan’ın davetlisiydim. O yer sofrasında benim gibi en az on kişiyi ağırlayabilirlerdi. Mercimek çorbası çok lezzetliydi, tarifini almalıydım. Çorbanın lezzeti yapılışından mı, yoksa yüreklerinin cömertliğinden mi? Bilmiyordum. Yalan söylüyorum, biliyordum…

Kuvvetlerin doğrultu ve yönlerinin ne olacağını öğrenmeden önce, insanın doğrultusunun, insanlığın gittiği yönü, insanlığa çevirmemiz gerekiyordu. Öğrendim.

Hasan’ın bu günlerde ne yaptığını merak ediyor musunuz? Hasan büyük bir şirkette inşaat mühendisi, evler yapıyor. Umarım, yaptığı her evde mercimek çorbası kaynıyor, Hasanlar mutlu oluyordur.

Related posts

Burası Agora Meyhanesi…

Çağlar Didman

Hayali Kalabalıklarda Buluşmak

Hüseyin Çağrı Topaloğlu

Romalıların Baş Belası Sinoplu Mithridates

okuryazarkitaplar

5 Yorumlar

okuryazarkitaplar 23 Kasım 2024 at 18:13

adsa

Cevap Ver
Hamit Doğan 23 Kasım 2024 at 18:19

Çok güzel olmuş. Dıygulandım. Ders aldım.

Cevap Ver
Amine 23 Kasım 2024 at 18:20

Yüreğinize, kaleminize hürmetler muazzam var olun 👏👏

Cevap Ver
Osman Aydoğdu. 23 Kasım 2024 at 18:28

Duygulanmamak elde değil. Oldum olası fözlerimi yaşartabilen yazıları daha bir severim. Merhametli biri olduğumu hissettirir. Çünkü merhametsiz gözler yaşaramaz.
Öğretmenliğin ne olduğunu bir mercimek çorbası bile anlayabilmene vesile olur. Ömrün boyınca istemeyerek o bulgur pilavını yersin ama mercimek çorbasının yeri başka olur.

Kaleminize sağlık😊

Cevap Ver
Neşe Kazan 24 Kasım 2024 at 01:47

İnsan her daim öğrenme eylemi içindedir. Hepimiz Hasankardan çok şey öğrendik hayata dair. Ve bugünkü Hasan için de çok mutlu oldum.Yureginize sağlık.

Cevap Ver

Leave a Comment

Kitap, Sinema, Tiyatro, Edebiyat, Tarih, Mitoloji, Müzik, Resim, Gez Gör, Doğa Sporları, Aktüel Bilim, Anadolu, Dünya Mirası, Festival, Fuar, Sergi, Akademi, Yazarlar...