Medine Mehtap Uzun
Konya gibiyim…
Görünüşte sakin, içinde bin fırtına taşıyan.
Sessizliğimde yankılanır ney’in sızısı,
Her suskunluğum bir duâ olur göğe.
Toprağımda sabır, göğümde teslimiyet, rüzgârımda eski bir aşkın yankısı.
Bir yanım çöl gibi sonsuz, bir yanım gül bahçesi gibi narin.
Kalbimin ortasında döner semazenler.
Her dönüşte biraz daha arınır, biraz daha yanarım.
Gecelerimde kandil ışığı, sokaklarımda taşlara sinmiş hikâyeler.
Her köşemden Mevlâna’nın sesi geçer,
“Gel…” der, “Yine gel!”
Ben her gelişte yeniden olurum, her gidişte biraz daha sessizleşirim.
Konya gibiyim…
Ne acelem var ne telaşım.
Her şey vaktiyle gelir gönül kapıma.
Beklemeyi bilirim, sevmeyi de.
Duâlarımda sabır, ellerimde yorgun bir umut.
Gökyüzümde kervanlar geçer, her biri bir hikâye, her biri bir veda.
Kubbemde yankılanır geçmişin nefesi, gözlerimde asırlık bir sükûnet.
Konya gibiyim…
Kalbim eski bir medrese avlusu, ortasında suskun bir çeşme akar.
Suyu berrak, sesi derin, anlamı gizli.
Her damlasında bir sır, her taşında bir sevda izi.
Ben, zamanın dokusuna işlenmiş bir duâ gibiyim.
Kalbime dokunan her rüzgârda yeniden yeşeririm.
Konya gibiyim…
Sade görünen, derin hisseden.
Sustum mu konuşurum.
Konuştum mu kalplere dokunurum
Editör: Orhan Özer



