2025 yılının yaz tatilinde bir haftalığına yurtdışı gezisi planladık. Ailece hem değişik bir ülke görelim hem de çocukları mutlu edelim diye düşündük. Bir tanıdık bizi Bremen’e davet edince sorun kendiliğinden çözüldü. Çocuklar sevinçten havaya zıpladılar.
‘’ Yaşasın, okul açılınca arkadaşlarımıza mızıkacıları anlatırız.’’ dediler.
Bavullar hazırlandı, biletler alındı. Yeşil pasaport olunca vize sorunu da yok, Bremen’e yolculuk hazırlığı başladı.
‘Bremen’de nerelere gideceğiz, gezilecek yerlerin isimleri nedir, hepsini hazırladık. Hatta Barış Manço’nun seneler önce Bremen’de çektiği belgesele bile baktık.
Yolculuk için havalimanına geldiğimizde herkes mutluluktan uçuyordu. Kimse yorgunluktan şikâyet etmiyordu.
31 Ağustosta 3,5 saatlik uçak yolculuğundan sonra Bremen havalimanına indik. Aman Allah’ım bu ne soğuk? 19 derece diyorlar fakat bizim buraların 10 derecesi gibi. Biz böyle havalarda, kalorifer açan sıcak ülke insanlarıyız. Allah’tan bizi misafir edecek aile bize ‘’ Çok ince giyinmeyin.’’ diye tembih etmişti. Neyse bizi havalimanından aldılar ve eve geldik.
Gece yolculuk yaptığımız ve hiç uyumadığımız için hepimiz erkenden uyuduk. Uyandığımızda evde kimsecikler yoktu. ‘’ Nerde kaldı bu insanlar?’’ diye düşünürken kapı açıldı ve evin hanımı eve geldi.
‘’ Uyandınız mı? Sizin için patrondan izin aldım, eve erken geldim. Almanya böyle, Herkes sabah erkenden evden çıkar, geç vakitte de eve gelir. İş memleketidir burası! ‘’dedi.
Evin Hanımının tecrübelerini dinlemeden ben size Bremen hakkında bazı bilgiler vereyim mi?
Bremen, Almanya’nın kuzeybatısında yer alan, tarihi ve kültürel açıdan zengin bir şehirdir. Eyaletlerle yönetilen Almanya Federal Cumhuriyeti’ndeki en küçük eyaletinin başkentidir. Bremen eyaleti, iki ayrı şehirden oluşur: Bremen ve Bremerhaven.
Bremen, Weser Irmağı kıyısında yer alır ve Kuzey Denizi’nden yaklaşık 77 km içeridedir. Almanya’nın Hamburg’dan sonraki önde gelen liman kentlerinden biridir. Aynı zamanda önemli bir sanayi şehridir. Tersaneler, atölyeler ve ticaret; şehrin ekonomisinde büyük rol oynar.
Şehir nüfusu yaklaşık 568.000 civarındadır.
Bremen, aynı zamanda Almanya’da Türk kökenli nüfusun yoğun olduğu şehirlerden biridir. Mevcut verilere göre, Bremen’de yaklaşık 40.000 civarında Türk kökenli insan yaşamakta ve çalışmaktadır.
Tarih ve kültür olarak Bremen Mızıkacıları, şehrin dünyaca ünlü en büyük simgesidir. Grimm Kardeşlerin masallarından esinlenen heykel, Marktplatz (Pazar Meydanı) yakınında bulunur. Werder Bremen: (Şehrin gurur kaynaklarından biri olan futbol takımıdır ve Almanya 1. Ligi Bundesliga’da mücadele eder.)
UNESCO Dünya Mirası olarak Şehrin kalbi sayılan Marktplatz’da bulunan Bremen Belediye Binası (Rathaus) ve hemen önündeki Roland Heykeli, 2004 yılından beri UNESCO Dünya Mirası Listesindedir.
Bremen’de gezilecek yerler ise Marktplatz (Pazar Meydanı), Belediye Binası, Roland Heykeli ve Bremen Mızıkacıları Heykeli’nin bulunduğu şehrin merkezi ve en canlı noktasıdır. Schnoor Mahallesi: Orta Çağdan kalma, dar ve masalsı sokaklara sahip, korunmuş tarihi evlerin bulunduğu en eski bölgelerden biridir. Böttcherstrasse: Tamamen tuğladan yapılmış, dışa dönük sanatsal mimarisiyle dikkat çeken, kısa ama etkileyici bir caddedir. Dönen bir kubbe vardır, çalan zil ve çan eşliğinde dönen duvarda 7 meşhur denizci ve havacının resimleri gösterilir. Weser Nehri ve Schlachte Promenade: Nehir kenarında yürüyüş yapabileceğiniz, kafe ve restoranların sıralandığı popüler bir gezinti alanıdır.
Bir de çocuklar ve bizim için önemli olan ve mutlaka görmek istediğimiz gel-git olaylarının yaşandığı Cuxhaven şehrini görüp bu Tabiat harikasını yerinde yaşamaktı. Tabi ki Bremerhaven şehrine gidip oradaki tarihi eserleri ve Deniz ve kutup hayvanlarının barındığı hayvanat bahçesini de görmek istiyorduk.
Aslında dersimizi iyi çalışmıştık. İnternet sayesinde Bremen’i görmüş gibi olmuştuk. Bremen’e gidişimizin 2. gününde şehri gezme ve tanıma imkânımız oldu.
Şehir merkezinde ilk görmek istediğimiz yer Bremen Mızıkacıları’ydı. Ev sahibi bizi uyardı. ‘’ Bremen Mızıkacıları’nı gördüğünüzde sakın şoka uğramayın. Bazı misafirler televizyonlarda anlatıldığı gibi olmadığını söyleyip üzülüyorlar. Çok büyük beklenti içinde olmayın.’’ dedi.
Araç girişinin yasak olduğu şehir merkezine tramvayla gittik. Biraz yol yürümemiz gerekiyormuş. Biz de heyecan dorukta… Kızım ‘’ Hadi gelmedik mi?’’ diye sorup duruyordu. Tramvay yolunda karşıdan ev sahibimiz bize Mızıkacıları gösterdi. ‘’ Geldik işte, bakın, karşıdalar!’’ dedi.
‘’ Hani, nerede?’’ karşıdan bir türlü seçememiş ve tanıyamamıştık. Yanlarına varınca koro halinde, eşim, kızım, oğlum ve ben bağırdık.
‘’ AAAA, Mızıkacılar bunlar mı?’’
Gerçekten pazarlama diye ben buna derim. Adamlar bronzdan yaklaşık 1,5 metre boyunda bir heykel yapmışlar ve bütün dünyayı uydurma bir masalla oraya topluyorlar. Bravo…
Bu kadar mızıkacılardan bahsettik; hikâyesini de yazayım bari! Bu Masal Grimm Kardeşlerin en ünlü masallarından biridir. İbret alınacak yönleri de vardır. Hayatlarının baharını çoktan geride bırakmış, işe yaramaz ilan edilmiş dört yaşlı dostumuzla başlar. Düşünün ki, bir müzik grubu kurmaya karar vermişler ama enstrümanları falan yok. Sesleri mi? Ah, keşke olsaydı!
Yaşlı Eşek: Grup liderimiz. Tek suçu yaşlanmak ve artık değirmene un taşıyamamaktı. Sahne adının “Doping Eşek” olması gerekirken o artık sadece yorgundu. Köyden kaçarken aklına dâhiyane bir fikir geldi: “Bremen’e gidelim, orada müzisyenlik yaparız!” Sanırsın Bremen, yaşlı hayvanlardan oluşan bir rock grubunu kollarını açarak bekliyordu.
Sadık Av Köpeği: Köpek, artık avlanamayacak kadar yaşlı ve hantal. Ama neyse ki hala uluyabiliyor (yani ulumaya benzetilebilecek tuhaf sesler çıkarabiliyor). Gruba katıldığında “Ben ritim tutarım.” dedi ama çıkardığı sesler en çok da paslı bir kapıya benziyordu.
Ev Kedisi: Kedi, fare yakalamaktan bıkmış, tembelliği zirve yapmış bir diva. Kendisi grubun “yüksek notalar” kısmını üstlendi. Yani her fırsatta sinir bozucu bir miyavlama çıkarıyordu. Muhtemelen Bremen’deki izleyiciler, konserden sonra kulaklarına zımpara kâğıdı sürmek isteyecekti.
Horoz: Grubun son üyesi ve tek alarm kaynağı. Horoz, sabahları uyanmakta zorlanan köylüleri uyandırmaktan emekli olmuştu. Sahneye çıktığında ise amacı, şarkı söylemekten çok, yanlış zamanda anlamsızca bağırmaktı. Belki de rock opera yapmaya çalışıyordu, kim bilir?
Bu dört kafadar yoldaşımız yollara düştü. Tabii ki yürümekten yoruldular ve geceyi geçirmek için ışığı yanan bir kulübe buldular. İçeride kim vardı dersiniz? Dört tane hırsız!
Hayvanlarımız, hırsızları korkutup kaçırmak için bir araya gelip “şarkılarını” icra etmeye karar verdiler. Diziliş şuydu: Eşek en altta, onun sırtında Köpek, Köpeğin üstünde Kedi ve en tepede de Horoz.
- Eşek avazı çıktığı kadar anırıyor…
- Köpek canı sıkılmış gibi havlıyor…
- Kedi kulak tırmalayıcı bir sesle miyavlıyor…
- Ve Horoz, tam o esnada “Kİİİİ Kİİİİ RİKİİİ Kİİİ!” diye bağırıyor…
Hırsızlar, dışarıdaki bu ses kargaşasını duyunca, “Bizi cehennemden gelen bir canavar ordusu basıyor!” diye düşündüler. Pencereden bu dört katlı, ses çıkaran ucube kuleyi görünce panikle kaçtılar ve o kulübeye bir daha asla yaklaşmadılar.
Böylece Mızıkacılar, Bremen’e gitmeye bile gerek kalmadan, hayatlarının en büyük başarısını yani korku salan bir müzik grubu olmayı başardılar. Sonuç olarak, Bremen Mızıkacıları müzik kariyerlerini hırsız kovalamaca ve bedava konaklamaya tercih ederek o kulübede mutlu mesut yaşadılar.
Gezimizin daha sonraki günleri çok eğlenceli ve neşeli geçti. Bu sene Türkiye’ye gelemeyen ve senelik izinlerini bizimle beraber gezerek kullanan ev sahiplerimiz de bizi hayli şaşırttılar. Biz internetten bularak gezmek istediğimiz yerlere beraber gidince ‘’ İnanın biz her gün bu yollardan geçtiğimiz halde, daha önce bu yerleri sizin gibi araştırıp gezmedik.’’ dediler.
Güzel geziydi, vesselamm!
Editör Hüseyin Bay
Yazarın Kitabı



