Yazar Eriş Kodaş
Onur uzun zamandır görmediği arkadaşı İmge ile çarşıda karşılaştı. İki dost biraz sohbet edip, eski günleri yad etmek için bir kahve içmeye karar verdiler. Çarşıda yeni açılan popüler bir mekâna oturdular. Çoğunlukla gençlerin olduğu bu kafede, sakin bir köşeye geçtiler.
Sohbet sohbeti açtı. Birçok konudan bahsettiler. Neden sonra konu çok farklı bir noktaya geldi. Onur, İmge’nin spiritüalizm ile ilgilendiğini hatırladı ve sordu:
“Okuduğum bazı spiritüel kitaplarda bir mevzu beni çok düşündürdü. Bu kitaplarda okuduğuma göre biz doğmadan önce ailemizi, annemizi ve babamızı seçerek dünyaya geliyor muşuz! Sen bu konuda ne düşünüyorsun?’’ diye sordu Onur.
İmge gülümseyerek ‘‘Evet, ben de buna inanıyorum.’’ dedi. Onur, biraz şaşkın bakışlarla “Ama ailesi ile sorun yaşayan, hatta ailesinden nefret eden birçok insan var. Neden seçelim ki böyle bir aileyi?” diye sordu. İmge “İşte tam da bu sebeple! Ruhumuz dünya okuluna gelirken öğreneceği çok şey vardır. Ruhun gelişimine hangi aile, karakter ve olaylar katkı olacaksa ona göre bir seçim yapılır.’’
Onur, heyecanla İmge’nin sözünü kesti “O zaman şunu mu demek istiyorsun? Her ruh bu okulda ihtiyacına göre eğitim alır.” “Evet, çok iyi ifade ettin.” dedi ve devam etti İmge “Dünyaya gelmeden önce ruhun gelişmesi gereken yönler ne ise, ona uygun senaryoyu yaşayabileceği bir aileye ve çevreye doğar çocuk.”
“Çoğu insan, küçük ya da büyük fark etmez, birçok konuda ailesini suçlarken aslında hata mı yapıyor? Seçim bize aitse bu durumda suçlayacak kimse de olamaz.’’ dedi Onur. ‘‘Aslında meseleye sadece aile olarak bakmamak gerek. Hayatımızı yaşarken farkındalıkla yaşarsak ve bir yandan da gözlemci kalabilirsek, özellikle de kendi duygu ve düşüncelerimizi gözlemlersek çevremizde iletişim kurduğumuz birçok kişinin bize bir anlamda öğretmenlik yaptığını fark edebiliriz. Gözlemci olabilen kişi, ruhunu geliştirebilecek detayları fark eder. O zaman dünyadaki gelişimimiz ruhun amacına çok daha uygun olabilir.” diye açıkladı İmge.
Zaman çok hızlı aktı ve iki arkadaş daha sık görüşmeye karar verdi. Hava oldukça kararmıştı. Oradan ayrılırken Onur’un aklına sorular art arda geliyordu. Bazı zamanlar nasıl fevri davrandığını ve bazı zamanlarda ise kendini nasıl görmezden geldiğini hatırladı. Aslında birçok şeyin daha farklı yaşanabileceğini anladı. “Hayata her gün farklı bir pencereden bakabilmek, merakla ve neşe ile ne güzel olurdu.’’ diye geçirdi içinden.
Editör: Çağlar Didman


