BİKE S. DEMİRKIZ İLE ZAMANDA BİR YOLCULUK
– Bike Hanım, önce sizi biraz daha yakından tanıyalım. Yazarlık serüveniniz nasıl başladı?
Aslında uzun yıllar dış ticaret alanında çalıştım. 35 yıl boyunca farklı ülkeler, kültürler ve insanlar tanıdım. Belki de bu süreç, hikâye anlatıcılığımın temel taşlarını oluşturdu. Ama yazmak hep içimdeydi. Çocukluktan beri mitolojiye, tarihe, ruhsal öğretilere meraklıydım. İçimde birikenleri kâğıda dökmek zamanla kaçınılmaz hale geldi.
Bir gün dedim ki, “Tamam artık, zamanı geldi!” Ve yılların birikimiyle Sonsuzlukta Bir Kıvılcım ortaya çıktı.
– Kitapta çok katmanlı bir kurgu var. Tarih, mitoloji, reenkarnasyon, güçlü kadın figürleri… Tüm bunları bir araya getirme fikri nasıl doğdu?
Çünkü her şey birbirine bağlı! Hepimiz geçmişin mirasını taşıyoruz. Kültürler, inançlar, kadim öğretiler iç içe geçmiş durumda. İnsanlık tarihine baktığınızda, aynı motifleri tekrar tekrar görebiliyorsunuz.
Mesela, Hypatia, Jeanne d’Arc, Kleopatra, Magdalalı Meryem… Bu kadınlar farklı zamanlarda, farklı kültürlerde yaşamış olabilir ama hepsinin ortak bir yanı var: Güçlü olmak zorundaydılar. Hayatlarını, kimliklerini, bilgiyi, hakikati savundular. Ben de onların hikâyelerini anlatırken, ruhsal bir perspektif eklemek istedim.
Kitap aslında bir keşif yolculuğu. Ruhun zaman içinde farklı bedenlerde deneyimler kazanmasını ve karmayla olan ilişkisini anlatıyor.
– Reenkarnasyon, karma, ruhsal öğretiler derken, kişisel olarak bu konularla nasıl bir bağınız var?
Bu konulara hep ilgim vardı. Sadece inanç boyutunda değil, bilimle de kesiştiği noktaları merak ediyorum. Kuantum fiziği, kolektif bilinç, ezoterik öğretiler… Tüm bunlar bana göre hayatın puzzle parçaları gibi. Bazen bir şeyi anlamak için sadece tarihe ya da bilime bakmak yetmiyor, ruhsal bir perspektifle de değerlendirmek gerekiyor.
Bir de, bazı duygular, bazı yerler, bazı anlar vardır ya… Sanki önceden yaşamış gibi hissedersiniz. “Ben burada daha önce bulundum” dersiniz. İşte o hisleri kelimelere dökmek istedim.
– Kitabınızda bir de müzik boyutu var. Bölümlere özel müzikler eklemek fikri nasıl doğdu?
Müzik benim için çok özel bir şey. Yazarken bile kendimi müzikle besliyorum. Bazı sahneleri yazarken aklımda hep bir melodi vardı. Mesela, kitabın başında ruhun dünyaya iniş sürecini anlatırken Louis Armstrong – What a Wonderful World tam olarak o hissi veriyordu.
Hypatia bölümlerinde daha mistik, derin parçalar seçtim. Ryuichi Sakamoto – Water Drop ya da Fahrenhaidt – In the Beginning gibi parçalar, anlatının ruhuna uygun oldu. Kitabı okuyanların sadece hikâyeyi değil, o atmosferi de hissetmelerini istedim.
– Tarih ve mitolojiye duyduğunuz ilgi kitapta çok belirgin. Sizin için en etkileyici tarihsel karakter kimdi?
Bu çok zor bir soru! Ama sanırım en çok Hypatia beni etkiledi. O, sadece bir filozof ve bilim insanı değil, aynı zamanda dönemin erkek egemen dünyasında ışık olmaya çalışan bir kadındı. Bilgiyi, düşünmeyi, sorgulamayı savunduğu için vahşice öldürüldü.
Bir yandan da Jeanne d’Arc çok etkileyici bir figür. Küçücük bir köyden çıkıp bir orduya liderlik etmek, sonra inançları uğruna ölmek… Kaderin nasıl şekillendiğini ve seçimlerimizin bizi nereye götürdüğünü çok iyi gösteren bir karakter.
– Kitapta tarihsel gerçekler ile kurgusal öğeleri nasıl dengelediniz?
Tarih benim için bir çerçeveydi. Gerçek olayları, mitolojiyi, ezoterik öğretileri harmanlayarak anlatıyı şekillendirdim. Ama burada önemli olan şey, duyguyu yitirmemekti. Karakterlerin yaşadıkları gerçek olmasa bile hissettikleri, verdikleri mücadele çok gerçekti.

– Yazarlık sadece romanla sınırlı kalmadı, bir de köşe yazılarınız var. Bike’nin Kadim Sırlar Defteri nasıl doğdu?
Mitoloji, ezoterizm, tarih ve kadim sırlar… Bunlar benim için sadece ilgi alanları değil, aynı zamanda geçmişin bize fısıldadığı bilgiler. www.okuryazarkitaplar.com ’da yazmaya başladığım köşede, dünya mitolojileri arasındaki bağlantıları, ezoterik öğretileri ve tarihin gizemli yönlerini keşfetmeye çalışıyorum.
Her yazıda, bir bilmecenin parçalarını birleştirir gibi, mitolojik figürlerin ardındaki ezoterik anlamları, Atlantis, Kabala, kadim medeniyetler gibi konuları işliyorum. Bence geçmişi anlamadan geleceğe bakamayız. Ve en önemlisi, anlatılmamış ya da göz ardı edilmiş hikâyeleri gün yüzüne çıkarmak bana büyük keyif veriyor!
– Okurlarınıza bu kitapla vermek istediğiniz en önemli mesaj nedir?
Kendi iç sesinizi dinleyin.
Hayat sadece görünen dünyadan ibaret değil. Zaman dediğimiz şey çizgisel olmayabilir. Belki de ruhlarımız farklı çağlarda, farklı bedenlerde, farklı hikâyeler yazıyor.
Ve kadınlar… Bu kitap, güçlü kadınlara adanmış bir hikâye. Sesimizi duyurmaya, kendi kaderimizi yazmaya devam etmeliyiz.
– Son olarak, yeni projeler var mı? Bundan sonra bizi neler bekliyor?
Tabii ki var! Sonsuzlukta Bir Kıvılcım’ın devamı için aklımda birçok fikir var. Bir yandan, yine mitoloji, tarih ve spiritüel öğeleri iç içe geçiren farklı bir roman fikri de şekillenmeye başladı. Ama en önemlisi, anlatacak daha çok hikâye var!