Dursun Ali TÖKEL
Sanat ve edebiyatın en önemli kaynaklarından biri de mitolojidir. Kadim çağların, tabiat olayları, doğum ve ölüm gibi önemli hadiseler, dünyanın yaratılışı ve sonu, tanrı ve insan ilişkisi, büyük kahramanlık vakaları üzerine oluşturulan olağanüstü olaylarla örülü hikayeleri olan mitolojik anlatılar, hemen her devirde sanat ve edebiyat eserlerinde bazen bir temel anlatı, bazen bir imge veya simge olarak kullanılmışlardır.
Mahabharata, Odise, llyada, Manas, Oğuz Kaan, Şehname vs. anlatıların temel özelliği birer mitolojik anlatı metinleri olmalarıdır. Bu eserlerin anlaşılması için kadim çağların mitolojik hikayeleri ve onların günlük hayattaki simgesel değerlerini çok iyi bilmek gerekmektedir. Bu eserlerde mitolojik anlatı eserin bizzat kendisini oluşturmaktadır. Daha sonraki yüzyıllarda ise, edebi eserler daha çok akli temeller üzerine oturmakla beraber, derin anlam oluşturmada, simge veya imge bağlamında mitlere başvurmaktadır.
Bir edebi eserde kullanılan dil genelde, bilinen kelimelerden bilinmeyen yeni bir anlam yaratma ameliyesidir. Bu anlamda edebi dil bilinenin aynen yansıtıldığı anlamına gelen ‘objeksiyon’ değil, yeni bir anlam yaratma demek olan objeklivasyon’dur. Mitler, objektivasyona dayalı bir edebi metin kurmada işe yarayan mükemmel birer malzemedir.
Sanatkâr, çoğu zaman yeni bir anlam ve kavram alanı yaratmak, ortak şuur altına hitap ederek anlam zenginliği doğurmak, az söz – derin mana birliğini tesis etmek, çoğu zaman ifadesi mümkün olmayan derin insani hakikat ve iç endişeleri dile getirmek, anlam katmanlarını çoğaltarak eserin gizem ve büyüsünü artırmak ve insanın bugünki trajedisinin aslında dünkünden pek de farklı olmadığını ortaya koymak için mitlerden faydalanmakta ve bu hazır hazineyi dehasına da başvurarak yeniden yorumlamaktadır.
Makalenin tamamı için: https://bilig.yesevi.edu.tr/yonetim/icerik/makaleler/3429-published.pdf