14.8 C
İstanbul
Cuma, May 10, 2024
okuryazarkitaplar
Image default
ManşetFelsefeKöşe & YazıYeniler

Sihirli Sorular 1

Düşünmek nedir hiç düşündünüz mü? Kendi kendimize soru sorup cevap verdiğimiz bir içsel diyaloğa benzer aslında, değil mi? Bu diyalogda bazı argümanları kıyaslar, eşitler, çıkarır, ekler ve bir bütüne ulaşmaya çalışırız. Soru sorarak kendimizce gerçeği, eksiği, tamı ararız.  Soruları çoğunlukla zihnimize sorarız.

Size bilincimize veya zihnin ötesine de soru sorabileceğimizi söylesem ne dersiniz? Bu tıpkı üzerinde düşünmeyi bıraktığımız bir konunun çözümünün alakasız bir anda aklımıza ve algımıza düşmesine benzer. Düşmek demişken, düşünmekle ne kadar benzer öyle değil mi?

Hayatımızı soru sorarak genişletebilseydik hayat neye benzerdi?

Sorularımız, cevaplarınızı zihnimizle aramadan sadece bilincimize sorduğumuz bu sorular öyle güçlü ki… Nasıl güçlü olduklarını biraz anlatmak isterim: Diyelim ki içinden çıkamadığımız bir durum var, netlik sağlanamıyor. O konuyla zihinsel olarak uğraşıp didiklemek yerine soruyu sorup “belki de bir süper bilgisayar olan bilinçaltının” gerekli cevabı ve açılımı bulmasına izin veriyoruz. Soru sormak orda sıkışmış olan, görmeyi, bulmayı tıkayan şeyi aşar, enerjiyi genişletir, olasılıkları harekete geçirir. Sözün büyüsünden soru sorarak faydalanmış oluruz.

Bir durum bizi sıkıştırıyorsa sorulardan yardım alırız, sorarız?

* Bu nedir?

* Bunu değiştirebilir miyim?

* Değiştirebilirsem nasıl değiştirebilirim?

* Değiştiremezsem etrafından nasıl dolaşabilirim?

* Bunu nasıl işime yarar hale getirebilirim?

* Bu durumun bana hediyesi nedir?

Bunlar ve benzeri sorular “sihirli sorular”dır çünkü pozitife yöneltirler, alan açarlar, algımızı açarlar. Enerjiyi genişletirler. Gücümüzü fark ettirirler. 

Cevap bir şekilde gelir. Belki bir kitapta okuruz, belki içimize doğan bir hareket tarzı her şeyi değiştirir.

Bir de “zehirli sorular” vardır, bu sorular çözüme hizmet etmediği gibi bizi zihnin hapishanelerinde zincirli tutar. Kendimizi yargıladığımız yerden gelen sorulardır bunlar.

* Bu niye oldu?

* Bu neden benim başıma geldi?

* O bana bunu niye yaptı? 

* Ben bunu hak edecek ne yaptım?

* Niye hep aynı şeyi yaşıyorum?

Soruları okurken enerjilerini fark ettiniz mi? İlk gruptaki sorular ne kadar genişletici ise ikinci gruptakiler o kadar daraltıcı ve suçlama-yargı, kurban-zalim döngülerine hapsediyor. İkinci gruptaki sorular bize çoğu zaman hizmet etmez. Suçluyu bulayım sorumluluktan kurtulayım sorusudur bunlar. Bir bakıma zehirlidir. Farkındalığımızı bozarak içimizde toksik bir suçlama döngüsü başlatırlar. O mu suçlu, hata kimde, yoksa ben mi suçluyum, ben haklıyım, o haksız gibi egosal savunma kalıplarından ötesine geçemediğimiz sıkışık bir alanda bizi hapiste tutarlar. Bu şekilde çözüme götürmeyen kısır bir çemberde dolandırır durur. 

Tıpkı sözlerimizi özenle seçtiğimiz gibi sorularımızı da bilinçle sorsak acaba hayatımız nasıl değişirdi? Dönüşmenin kolay ve mümkün olduğuna gönülden inansak bu neye benzerdi?

İlgili Haberler

Osmanlı’dan İngiltere’ye Çiçek Aşısı

okuryazarkitaplar

Tokyo Godfathers / Tokyo Tanrıları

okuryazarkitaplar

Diyarbakır’ ın El Sanatları

okuryazarkitaplar

Yorum Yap

Kitap, Sinema, Tiyatro, Edebiyat, Tarih, Mitoloji, Müzik, Resim, Gez Gör, Doğa Sporları, Aktüel Bilim, Anadolu, Dünya Mirası, Festival, Fuar, Sergi, Akademi, Yazarlar...