4 C
İstanbul
Pazar, Şub 9, 2025
okuryazarkitaplar
EdebiyatKöşe & YazıManşet

Okudukça Dokumak

Hamiyet Su Kopartan

Sağdığı sütü sobanın üstünde kaynatırken yün eğirmeye başlardı. Rengârenk yünlerden dokuduğu halıları kışın evi ısıtmaları için odalara sererdi, yazın onların yerini kilimler alırdı. Sayı saymayı öğrenen her kızını geçirirdi dokuma tezgâhının başına. Hepsinin tezgâhı ayrıydı. Onlara bir yandan ilmek atmayı öğretirken bir yandan da hayata dair nasihatler verirdi. 

İlk kural besmeleydi. Besmele çekilerek başlanan her işin bereketli olduğuna inanırdı. “Bag gızım,” derdi hep, “gız kısmısı bazen bir galbi olduğunu unutacak.”

Bu sözü yıllar sonra anlayacaktı, çünkü bir kalbinin olduğunu unutmuştu. Kırıla kırıla, kalbini korumaya almayı öğrenmişti ve kırılmasın diye kilitlediğini hatırladığında annesinin sözü aklına geldi. “Gözelsin gızım,” derdi, “gözellik Allah’ın lütfuysa da başa beladır. Bu yüzden okumayı öğreneceksin. Kendini, etrafını, hayatı ve kâinatı okumayı öğreneceksin. Kendini okudukça, dokumayı öğreneceksin.”

En çok bu cümleyi garipser, en çok bu cümleyi anlamaya çalıştıkça bir türlü çözemezdi. İlk defa bugün kendini dokurken, annesinin cümlesini gerçek anlamda okudu Oya. İlk defa bugün kendini okudu, kendini dokudu Oya.

“Kız beşikte, çeyiz sandıkta” diye annesi ayağında sallayıp uyuturken bir yandan ninni söyler, bir yandan da oya yaparak oyalanırdı. Her oyanın modeli farklıydı, her modelin anlamı ayrıydı. Yaşlı kadınların, gelinlerin, yas tutanların; hatta eltisine, kaynanasına, kocasına küsenlerin bile modelleriyle renkleri ayrıydı. Annesi Oya’ya hep iğne oyasından allı morlu, pullu oyalar yapmıştı. İğne oyası da oyaların en zoru, o yüzden mi her işte zorlanıyorsun Oya, diye sordu kendi kendine. Daha fazla oyalanmadan geçti, yıllar sonra annesinin baba ocağındaki tezgâhının başına. 

Her şey bıraktığı gibiydi. Tezgâhtaki ipler hâlâ ilk günkü gibi canlıydı. Bir müddet kaybolduğu hatıralarının sisli perdesini aralayıp zaman tünelinde kendini yeniden buldu. Neydi ilk kural? Besmelesini çekip başladı ipleri tezgâhta dokumaya, kendini okumaya!

Renkler elinde değişirken, mekik sağa sola gidip gelirken, modeller tek tek ortaya çıkarken annesi geldi. Dokumacı kadınların en sevdiği kaseti taktı teybe. Fatih Kısaparmak’ın teypten gelen sesiyle boş bulunup irkildi Oya. Ne kadar da kendini anlatıyordu türkü, ilk defa duyuyor gibi dikkatle dinledi ve başladı kendini dokumaya, kendi türküsünü okumaya:

“Ben şu gönül tezgâhında kilim dokudum.

 Erenlerin dergâhında aşkı okudum.

 Töremizde kilim demek, ilim demektir.

 Kilim sevdadır, özlemdir, derttir, istektir.”

İlgili Haberler

Rami Kışlası Kütüphanesi

okuryazarkitaplar

Bir Öğrencinin Gözünden ESKİŞEHİR

okuryazarkitaplar

Basın -Yaın- Edebiyat Dünyasından Haber ve Duyurular…

okuryazarkitaplar

Yorum Yap

Kitap, Sinema, Tiyatro, Edebiyat, Tarih, Mitoloji, Müzik, Resim, Gez Gör, Doğa Sporları, Aktüel Bilim, Anadolu, Dünya Mirası, Festival, Fuar, Sergi, Akademi, Yazarlar...