7.3 C
İstanbul
Cuma, Ara 26, 2025
Okuryazarkitaplar
EdebiyatManşetMitolojiOkurYazarKadınlarÖykü / RomanTarih

   Hüt Hüt ile Süleyman Peygamber ve Sebe Melike’si Belkıs

Off of! Allah’ım sen yardım et, başka bir sebep bulmalıyım, çare gönder diye dualar ediyordum bir yandan. Kudüs’e doğru hızla uçarken gözüm bir ara aşağıya kaydı. Çölün ortasında yeşillikler içinde bir saray.  Aman Allah’ım ne kadar görkemli bir yer. Çok merak etmiştim ve yorulmuştum da. Aşağıya doğru süzüldüm. Belki de buradan bir sebep çıkar, diye düşündüm. Yaklaştıkça hayretler içinde kalıyordum. Bu nimetler içinde dünyalar güzeli, bir kraliçe. Adı Belkıs, Sebe Melike’si imiş. Her şey çok güzeldi, zenginlik içinde bir ülke ama bir sorun vardı o da güneşe tapıyorlardı. Bu durumu Hz. Süleyman’a bildirmeliydim.

Tekrar yola koyuldum. Nihayet Kudüs’e vardım. Beni bekliyorlardı. Hz. Süleyman çok sinirlenmiş her yerde beni aratıyordu. Geçerli bir sebep bulmadığım takdirde, beni öldüreceğini söylemiş. Neyse ki bir sebebim vardı. Huzuruna çıkıp göğsümü kabartarak çok önemli bilgiler getirdiğimi söyledim. Hz. Süleyman: “Beni kandırmıyorsun ya söyle bakalım, o çok önemli şey neymiş?” diye sordu. Bende uzak diyarlarda yemende yaşayan bir kraliyet var Sebe Melike’si Belkıs’ın Sarayına gittiğimi söyledim. Pür dikkat beni dinliyordu. Böyle bir bilgiyi getirmeme, şaşırmış görünüyordu. Bu bilgiyi nerden bulduğumu ve bunca zaman nerde olduğumu sormadı. Sonra devam ettim: “Çok güzel nimetler içinde yaşıyorlar ancak bir kusurları var ki güneşe tapıyorlar.” deyince önce bir duraksadı. “Böyle bir şey mümkün değil, Belkıs’a bir mektup yazacağım ve onu dinimize, tek olan Allah’ın varlığına inanmaya davet edeceğim.” dedi. “Bakalım doğru mu söylüyorsun ?“ diye de ekledi.              

Birlikte Hz. Süleyman’ın özel odasına geçtik. “Bir ara su ihtiyacımız oldu ve sen ortalıkta yoktun,” dedi. Biz Hüt Hütlerin, yukardan baktıklarında yerin altındaki su kaynağını görme yeteneği sayesinde çölde hiç susuz kalmıyorlardı. Söze girdim, “Affınıza sığınıyorum Sultanım etrafı kolaçan ederken birden nasıl uzaklaştığımı fark edemedim.” dedim. Biraz yumuşamış gibiydi. Ailemden bahsetsem bir daha izin vermeyeceğinden korktum. Belkıs hakkında başka ne bildiğimi sordu. “Anlat bakalım, başka neler gördün.” Konuşmaya devam ettim: “Efendim çok büyük bir alanda zevkusefa içinde yaşıyorlar. Büyük bir danışma heyeti var. İnsanları bolluk içinde. Ticaret yolları ve geniş bir çevresi var.” diye anlattım tüm gördüklerimi. Uzun bir konuşmadan sonra mektubu hazırlayıp bana verdi, Belkıs’a iletmemi emretti. Tekrar yollara koyuldum.

Sabahın erken saatleriydi. Kimseye görünmeden mektubu bırakıp çıktım oradan. Uzaktan izlemeye koyuldum. Mektubu okuyan Sebe Melike’si Belkıs, şaşırmış ve korkmuş bir halde hemen tüm heyeti topladı ve Hz. Süleyman’ın niyetini anlamak üzere, Kral’a, hazineler dolusu sandıklarla bir grup gönderdi. Ancak gelenler arasında Belkıs yoktu. Hz. Süleyman onlara gözünün malda, mülkte olmadığını ve onlardan hak olan Allah’ın dinine iman etmelerini istedi yeniden. Eğer uymazlarsa üzerlerine yıkıcı bir ordu göndereceğini söyledi. Bunu duyan Belkıs, “Bir de ben göreyim nasıl biri bu kral gerçekten bir peygamber mi?”  diyerek görkemli bir kervanla Kudüs’e doğru yola çıktı. Belkıs’ın yola çıktığını öğrenen Hz. Süleyman insanlardan, cinlerden ve kuşlardan olan ordusunu çağırdı ve onlara planından bahsetti. Belkıs gelmeden onun özel taşlarla bezeli tahtını buraya getirmelerini emretti. Çünkü Belkıs’ı şaşırtmak istiyordu.

Cinlerden biri “siz yerinizden kalkana kadar ben getiririm.” dedi. Bunun üzerine Hz. Süleyman’ın ordusundan ilim sahibi bir kişi, “ben göz açıp kapayana kadar buraya getiririm.” deyince bir anda o görkemli taht karşılarına geldi. Hz. Süleyman bunun üzerine Allaha şükretti. Ve onlardan tahtta bazı değişikler yapmalarını istedi. Zira Belkıs’ı ölçmek, aslında gerçekleri anlayıp anlamadığını öğrenmek istiyordu.

Bir süre sonra Hz. Süleyman’ın sarayına giren Belkıs, bu sarayın güzelliği şatafatı karşısında ne kadar aciz olduğunu görmüştü. Billur camlardan yapılan yolda yürürken bu, şeffaf yolun altından akan nehri görünce her yerin su olduğunu sandı. İlerleyip karşısında tahtını görünce ise ayrıca şaşırdı. Yaşadıkları olaylar karşısında Belkıs: “Rabbim, ben gerçekten kendime zulmetmişim! Artık Süleyman’la beraber âlemlerin rabbi olan Allah’a teslim oldum” dedi. (neml 44) bunun üzerine bir süre sonra ülkesine iman etmiş olarak döndü. Ben de bu yaşananları tüm nesiller boyunca aktarmak için her şeyi zihnime kaydettim.

Yeni dini öğrenmek için bir süreliğine Belkıs saraya yerleşti. Belkıs’ın sarayda kaldığı sürece yanından hiç ayrılmadım. Onunla, Hz. Süleyman’ın konuşmalarına kimsenin bilmediği sırlarına, sorularına tanık oldum. Sabahlara kadar günlerce konuştular.

İlgili Haberler

Arzunun ve Fâniliğin Eşiğinde (Şiir)

okuryazarkitaplar

Osmanlı’dan Günümüze Kitap Müzayedeleri

okuryazarkitaplar

OSMANLI TÜRKÇESİ DERSLERİ

BEYZA GÜL AYTEKİN

Yorum Yap

Kitap, Sinema, Tiyatro, Edebiyat, Tarih, Mitoloji, Müzik, Resim, Gez Gör, Doğa Sporları, Aktüel Bilim, Anadolu, Dünya Mirası, Festival, Fuar, Sergi, Akademi, Yazarlar...