Yazar Kübra Çakar
Sen ki bu yaşadığımız gök kubbe gibi binlercesini içinde taşıyorsun. Hem de çoğu sırrını da ifşa etmeden. Daha neler var sinende kim bilir? Yorulmadan her şeyi içinde barındırmak zor olsa gerek. Nice zamanlar yaşıyorsun, bu zamansızlığının ötesinde. Tüm renklerden daha çok aydınlığın ve karanlığın ilmi var sende. Onsekiz bin âlemin bilgisi, akıl almaz bir derinliğin var. Kâinatın içinde insan küçücük iken insanın içinde kocaman bir kâinat var. Nasıl sığar sormayın. Bilinmezliğin kapıları mevcut sende ve anahtarı ise bu sırra erenlerde. Herkes gitse de bir bir, sen hep yerinde kalacaksın. Seni, anlatmaya kelimeler yetmez ama kalpler seni tanıdıkça anladıkça ruhlarda daha da büyüyeceksin. İçinde barındırdığın her şey değişiyor zamanla. İsimler, olaylar ama sen orada öylece bekliyorsun. Yaratanın emriyle kendi hâlinde yol alıyorsun. Ey kâinat! Senin de bir ruhun var, her şeyle bir bağın var. Allah’tan insana, insandan Allah’a yansıyan bir ruhsun. Söz konusu olan bu ruhu, bilen söylemez, söyleyen bilmez. Ancak yaşayanların anladığı bir hâldir kâinatın yansıması. Bu kadar kalabalığın içinde yalnız, parıl parıl ama sade.
Kâinatı izlerken, akıllılıkla delilik arasındaki ince çizgide gider gelir insan. Bazen kaybolur, bazen yok olur, küllerinden yeniden doğmak için. Yok olan sadece maddeydi, ruhlar hep bâki. Kimi bildiğini zanneder, sakladıklarını. Senin sırlarını çözmekle uğraşıyor binlerce yıldır insanoğlu. Yıldızların, gezegenlerin, galaksilerin hatta kara deliklerin hâlâ bir muamma. Ne varsa sende saklı olan “Aramakla bulunmazdı ancak bulanlar ise muhakkak ki arayanlardı.” demiş Bayezid-i Bestami Hazretleri. Sen de herkesin bu hâlini bilmesini istemiyor gibisin. Bu gizem hoşuna gidiyor olmalı. Ne yalan söyleyeyim çok havalısın. Herkesin algısında başka bir yerin var elbette. Ben seni gittikçe büyüyen bir kartopuna benzetiyorum. Her şeyin içinde ve her şeyi içine alan bir derya. Sınırı olmayan bir büyüme tam oluncaya kadar. Son yüzyılda baya yol katedildi, bilinmezliğe birçok kapı aralandı. Teknoloji şaşırtıyor bazen bizi. Ya yalansa bildiğimizi zannettiğimiz her şey aklıma takılmıyor değil. Dünya düz diyen de var, uzaya hiç çıkılmadığını iddia eden de. Bu kadar büyük ve ulaşılmaz olmanın da bir bedeli olmalıydı. Yaşanan her şeyi görüp biliyor olmak ama müdahale edememek gibi. Üzülüyor musun? Ya da olması gerekliliğine mi inandırdın kendini bilmiyorum ama ben kaptırıyorum bazen dünyada yaşanan bunca şeye, üzülmeden yapamıyorum. Birgün yok olacak bedenim, ruhum ise başka âlemlere, yolculuğuna devam edecek. Bu tekâmül sürecinde yine karşılaşırız bakarsın bir yerde, uzun uzun konuşuruz o zaman ne dersin?
Editör: Çağlar Didman
Yazarın Kitabı



