Şair-Kübra Nur Alır
Vecd-i Hâhiş
Birbirimize tutsaklığımızı bilmiyorum ki, nasıl anlatayım?
Gözlerimizin nüvesinde bir dirim kurmuşuz
Nice mevsimler devirsek de ne unutmuş, ne unutulmuşuz
Ruhun satırlarına tahassürü yazmışız
Ömrün sayfalarını iç çekişlerle doldurmuşuz
Vecd-i hâhişler ile zamanın tozuna karışmışız
Şevk-i canânı görmeden kendimizi ölüden saymışız
Ey huzur, ruhsal dinginlik, iç sükunetim, göresin ki
Daldan dala konmadık, el kapısı görmedik
Müştereken bağlıyız, biliriz ki
Karşı karşıya aşk ile intizar eyledik
Gönül gözüyle kördüğüm hicran bağını çözmedik
Hengâme-i bâzâr-ı dünyaya kapılmadan, üstelik
Ahdimiz teminatımız; ilaveten diyeyim, hayatî (ömürlük)
Zahiri nişan ile kemâlât bulacak olan
Bir parmak süsü değildir bizdeki bizatihi
Görünmez ve sessiz bir köprüydü, içimizde ışık saçtı
Manevi halka ile ördük hub çemberimizi
O yüzük ki ruhumuza dolanan ebedî bir zincire dönüştü
Ateşi suya hakim kılıp gönül meskenimizde dolaştı
Ey divane-i kübrâ, meyan-ı irfanı duyasın ki
İçimizdeki ebedî sevda çemberi, âşikâr bir ahid ile tamamlanmalı
Gözlerimizdeki hüzme, bir sözün nişanesi olmalı



