Yazar Nurcan Özküpeli
Bugün harika bir gün geçirdim. Okuldaki en yakın arkadaşım olan Emre’nin doğum günüydü ve tüm sınıf evinde yapılacak kutlamaya davetliydik. Daha önce birkaç kere çağırmasına rağmen, hiç kısmet olmamıştı ve ilk defa bugün gidecektim evine. Durumları çok iyiydi Emrelerin. Okul forması evet herkesin aynıydı ama çantası, kalem kutusu, kalemleri, silgileri ve kalemtıraşı en güzellerindendi. Ve ayakkabıları da… En çok onları beğenirdim. Kıskanmazdım ama doğrusu çok imrenirdim. Hep pahalı, güzel ayakkabılar giyerdi ve çoğu ışıklı ayakkabıydı. Çok havalı görünüyordu onlarla. Bizim ise durumumuz pek iyi değildi. Babamın bir tuhafiye dükkânı vardı ve işleri her zaman iyi olmazdı. Bizimle asla bu konuları konuşmazlardı ama babam annemle konuştukları zaman abim ve ben, mutfaktan onları dinlerdik. Yani, abimin de benimde bu durumdan haberimiz vardı…
Ayakkabılarım ve kıyafetlerim abimin küçülenleriydi genellikle. Eğer bayram değilse, yeni bir ayakkabı ve kıyafet alınmazdı bize. Dolayısıyla Emre benim gözümde ulaşılamayacak bir durumdaydı…
Ne hediye alacağımı düşünüyordum günlerdir. Bütün arkadaşlar en güzel oyuncakları alacaklardı ona. Ama benim param çok kısıtlıydı. Ancak ucuz ve muhtemelen onun hiç beğenmeyeceği bir şey alabilecektim zar zor. O yüzden hiç gitmek istemiyordum.
Sabah yatağımdan hasta numarası yaparak kalkmadım. Annem telaşlanmıştı hemen. Eğer onu inandırmayı başarabilirsem, belki Emreleri arar ve çok hasta olduğum için gelemeyeceğimi söylerdi, bende kurtulurdum. Ateşimi ölçtü, elbette ateşim yoktu. ‘’Neyin var yavrum?’’ diye sorduğunda, tanıdığım en hasta insan olan babaannemin tüm şikâyetlerini saydım bana inansın, diye. Ama annem üzüleceğine kahkahalar attı. Bozulmuştum. Hastayım diyordum ama annem kahkahalarla gülüyordu sonra hafifçe öksürdü ve:
- Hımm. Demek şikâyetleriniz tansiyon, şeker, kalp, eklem ağrıları öyle mi Deniz bey? Hiç oyalanmayalım o halde, hemen sizi bir hastaneye yatırıp tüm tetkikleri yapalım ve ne yapacağımıza tetkiklerden sonra karar verelim.
Annem doktor gibi konuşuyordu. Derken birden tekrar güldü ve ‘Kalk bakalım uykucu. Bugün Emre’nin doğum günü var unuttun mu yoksa?” dedi.
- Ben gitmek istemiyorum, hem de kendimi iyi hissetmiyorum anneciğim, dedim.
- Neden! Gayet iyi gözüküyorsun yavrum, neden istemiyorsun? Hadi anlat bana.
- Ona güzel bir şey alamadım anne. Herkes en son çıkan, en güzel oyuncakları alacak. Ben ise en ucuz şeyi götürüp rezil olacağım. İyisi mi hiç gitmeyeyim.
- Neden öyle diyorsun ki yavrucuğum? Hediyenin pahalısı ucuzu mu olurmuş? Ah siz çocuklar yok musunuz? Peki, sana babanın dükkânı desem? Moralin yerine gelir mi?
- Emre’ye şiş ve yün mü götüreceğim anne? Lütfen alay etme benimle.
- Hayır yavrum. Sana söylemeyi unuttuk, abine de hatta. Ama abinin yaşı geçti artık o tür oyuncaklar için. Babana örgüden yapılmış Spidermanler geldi.
- Örgü mü? Spiderman mi? Yok artık!
- Gerçekten. Bence şimdi kalk ve bir güzel…
- Farklı ayakkabılar giymişsin Deniz, Ne bu telaş? dedi.
- Spidermanler nerede babacığım?
- Sakin ol oğlum, gel bak buradalar. Dükkânın arka tarafına geçtik birlikte.
- Sen seçmeden vitrine bile koymadım. Nasıl beğendin mi?
- Çok beğendim baba. Harika!
- O zaman birisini kendine, diğerini de arkadaşına seç bakalım.
Sevinç ve heyecanla seçtim. Babama kocaman sarıldım, öptüm. Birlikte Emre’ninkini hediye paketi yaptık. Çok mutluydum artık!
Güzelce abimin son verdiği kıyafetleri giydim ve annemle birlikte evden çıktım. Emrelere vardığımda, Emre elimde ki kocaman paketi görünce ıslık eşliğinde içeri aldı beni. Herkes hediyelerini verdi. Emre Spiderman’e bayılmıştı. Hatta sevinçten alt alta, üst üste yuvarlanmıştı bile onunla…
Gidene kadar herkes Spiderman’le oynadı, hatıra fotoğrafı çekildi. Eve dönme saatim geldiğinde, annem kapıdaydı. Emre ve ailesi anneme çok teşekkür ettiler. O kadar mutlu oldum ki anlatamam! Yolda birlikte yürürken birden durdum ve anneme öyle bir sarıldım ki annem de şaşırdı. Çok şanslı bir çocuktum ben. Harika bir ailem vardı. Yolda şakalaşarak sevinçle evimize doğru yürüdük…


