Pazar, Ara 21, 2025
Okuryazarkitaplar
Image default
EdebiyatManşetÖykü / RomanYeniler

Veronica

Hasan Sağdan

Gözlerini istemsizce ahıra dikti. İlk bebeğini doğurduğunda sadece on altı yaşındaydı. O gece kocası zil zurna sarhoş gelmiş, kumarda kaybettiği toprağın hışmını Veronika’dan çıkarmış, onu domuz ahırına kapatarak sanki ruhunu temizlemişti. Olan Veronika ile doğacak bebeğine olmuştu. Gözünün yaşını elinin tersiyle silse de anılar saldırmaya devam ediyordu. O gecenin sabahını hayatı boyunca hiç unutamayacaktı.

İlk bebeğini kucağına aldığında sabah şarkısını söyleyen kuşlar susmuş, pembe domuzlar beyaza dönmüş, yük atları ayakta ağlamışlardı Veronika’nın acısına. Cinsiyetini ancak eline aldığında öğrenmişti; o bir erkekti. Ama bebeğin atmayan kalbi ve mora çalan yüzü, ölüm kadar sessizdi. Çığlıkları ahırın tezek kokulu tiz perdesinde yankılanırken, kocası sallanarak ahıra girmişti. “Bir bebeği bile doğuramadın mı?” demişti aşağılayarak bakan adam. Veronika’nın kollarında sessizce yatan bebeğe aldırmadan eklemişti, “Ben acıktım, kahvaltı hazırla.” Veronika, geçmişini savuştururcasına silkindi. Gözlerini takılı kaldığı o ahırdan tembelce çevirip tavukların olduğu kümese yöneldi.

“Öyle bir şey bir daha olmayacak. Çok sağlıklı bir çocuğun var Veronika. Bu bir daha tekrarlamayacak, aklını başına al.” Kendi kendine söylenirken bir yandan yemleri atıyor, bir yandan tavukları çağırıyordu. Bu zehirli anılar gün boyunca peşini bırakmadı. Gün içinde kafasını dağıtacak bir sürü şey yapmasına rağmen, başını yastığa koyup gözlerini kapattığında, kaybettiği bebeği ve kocasının sinirden ekşiyen yüzünü tekrar tekrar görüyordu. Dahası, kocasının tiksinti dolu yüz ifadesinin aslında kendisi için olduğuna bilmek, kalbine sancılar veriyordu. Belki biraz uyuyarak her şeyi unutabileceğini düşündü. Hamileliğinin son günlerinde olması hem bedenini hem de ruhunu yoruyor, saçma düşüncelerle kendini harap ediyordu.

Uykuya daldığında çoktan gece yarısını geçmişti. Zamanın bile sessiz aktığı o saatte Veronika, sancılar içinde uyandı. Yatağı ıslanmış, bebek kapıları zorlamaya başlamıştı. Sancı bedenini ikiye bölüyor, hız kesmeden çoğalıyordu. Hissettiği acı, onu yıllar öncesine götürüyor ve benzer hislerin içinde çığlıklar atmasına neden oluyordu. Kocasının çarpık siluetini kapının eşiğinde, yaşlı gözlerle gördü. Ardından gözleri karardı, kendini derin bir nefesle özgür bıraktı. Görüşü yeniden düzeldiğinde, minik kızı, başucunda hıçkırarak ağlıyordu. Acı dinmişti, karnında büyük bir boşluk ve rahatlama hissetti. Oda, kızı ve kocası tamamen sessizleşmişti. Sessizliğin içinde devinimleri kol geziyor, kâh düşünceler süratle işliyor, kâh anılar bir düşman gibi ardı ardına saldırıyordu. Elini bebeğine uzattığında yine mora çalan yüzü gördü. Hareketsiz bebek, öylece boşluğa bakıyordu. Zihni yeniden o ahıra döndü. Durmadan başa sarıyor ve aynı sahneyi izlemeye devam ediyordu. Ta ki bir sıcaklık hissedene kadar.

“Uğursuz kadın,” dedi kocası. “Sen uğursuzun tekisin.” Adamın bağırışları yükseliyor, odada yankılanıp duruyordu. “Seni hayatıma aldığımdan beri hiçbir şey yolunda gitmedi! Hayatıma girdiğin güne lanet olsun!” dedi ve içeri geçti. İçki şişesini başına dikti elinde sigarası odada bir aşağı bir yukarı volta atmaya başladı. Dışarıda yağmur çatıyı, içeride Veronica’nın gözyaşları beyaz çarşafları yıkıyordu. Sigarayı umursuzca ve hiddetle yere attı, ince perde ucundan tutuşmuş dumansız yanmaya başlamıştı. Adam, yanan perdeyi yerinden hışımla söktü ve eşyaların üzerine fırlattı. “Senden kurtuluyorum, Veronika bu ev sana cehennem olsun…” Veronika yattığı odadan boş gözlerle adama baktı. “Neden?” sesi bir fısıltı gibi çıkmış kendisi bile duymamıştı. İnsanlar geceyi delen ateşi gördüğünde, ev çoktan yanmıştı. Sabahın ilk ışıkları evin yerinde oluşan koca bir kül tepesine vuruyordu. İnsanlar evin külleri arasındaki iki kömürleşmiş cesedin başında dikilmiş çaresizce bakıyorlardı.

Yaşını almış iki kadın, “Demek, kimse sağ çıkmamış,” dedi kısa boylu olan tıknaz, cam gözlü olan kadın. “Öylece yanıp gittiler. Ya Veronika’yı gördün mü sen?” dedi diğeri. Tıknaz kadın başıyla işaret etti küllerin ardını “İşte orada Veronika, bir şarkı tutturmuş bir de ninni” Kısa boylu kadın gözyaşlarını yavaşça sildi. İyice baktı Veronika’ya… Bir kütüğü kucaklamış, piş piş yapıyordu. Ninniler söylüyordu. Kütüğün ucuna bebek şapkası geçirmiş, delirmişti. Yangında Veronika’nın dört yaşındaki kızı ve yeni doğmuş oğlunun kül olmuş bedencikleri görünüyordu. Yaşlı kadınlar Veronika’ya doğru gittiler. “Delirdi sonunda kız. Delirdi…”

“Acıdan delirdiğinde niçin insanlar sadece delirdiğini görür?

Bir zamanlar, ışıklar vardı ve yıldızlar. O benim güneşimdi. Karanlık çöktüğünde bile orda olmasa da gecemi aydınlatırdı. Benim ay’ımdı, şimdi ise hiç ışığım yok tamamen gece. Ay’ın önüne bulutlar geçmiş yıldızlar tepeme düşmüş gibi. Ta en derinlerimde ruhuma işlenen acı bir his. Bir yer vardı, bir yer…”

Kadın, piş piş yapmaya devam etti. Ateşler söndü ve karanlığın gölgesine iyice sindi, iyice… İyice

İlgili Haberler

Gülten Akın Şiir Ödülü

BEYZA GÜL AYTEKİN

ANNEM

fatma karataş

Son Adımda Açılan Kapı

okuryazarkitaplar

Yorum Yap

Kitap, Sinema, Tiyatro, Edebiyat, Tarih, Mitoloji, Müzik, Resim, Gez Gör, Doğa Sporları, Aktüel Bilim, Anadolu, Dünya Mirası, Festival, Fuar, Sergi, Akademi, Yazarlar...