Yazar: Ramazan Turhan
“Yalnızca tek bir bedene sahipsin. Ona iyi bak. Bu bedeni ömrün boyunca taşıyacaksın.”
Hayat yolculuğunda sana verilen en kıymetli emanet, bedenindir. Başka hiçbir şeye sahip olmasan bile, seninle doğan ve seninle gömülecek tek yol arkadaşı odur. Onu hor görmek, ihmal etmek ya da tüketmek, aslında kendi yolculuğunu sakatlamaktır. Çünkü sen nereye gidersen git, bu bedeni yanında götürmek zorundasın.
Beden, bir ev gibidir. İçinde ruh yaşar. Evin sağlam olmazsa, ruhun huzursuz olur. Duvarları çatlamış, pencereleri kırık, çatıdan yağmur alan bir evde huzur bulunmaz. Aynı şekilde bedenini ihmal eden insan da ruhunun rahatını elinden alır. Çünkü ruh, bedensiz kendini ifade edemez.
Çoğu zaman insan, bedenini hoyratça kullanır. Yeterince uyumaz, düzensiz beslenir, alışkanlıklarına teslim olur. Gençliğin verdiği güçle her şeyi kaldırabileceğini sanır. Ama yıllar geçtikçe bedeni ona ihmalin hesabını sorar. Yorulan dizler, daralan nefesler, kırılan bağışıklık… Bunların her biri, yılların sessiz faturasıdır.
Ama mesele yalnızca sağlık değil. Beden, aynı zamanda ruhunun aynasıdır. Ona nasıl davrandığın, kendine nasıl davrandığını gösterir. Bedenine değer veren, aslında ruhuna da değer verir. Çünkü bu ikisi birbirinden ayrı değildir. Ruhun ışığını taşıyan kap, bedendir.
Bedeni sevmek, kibir değildir. Bedeni yüceltmek, ruhu unutturmaz. Aksine, bu emanetin kıymetini bilmektir. Nasıl ki bir misafire verilen hediyeye özen gösterirsin, beden de öyle özen ister. Çünkü bu hediye, sana ömrün sonuna kadar yolculuk yapabilmen için verilmiştir.
Unutma, bedenine yaptığın her yatırım, geleceğine yapılmış yatırımdır. Bugün sağlıklı beslenmek, yarın dinç bir sabaha uyanmaktır. Bugün yürümek, hareket etmek, nefesini genişletmek; yarın ayakta durabilmenin garantisidir. Bugün dinlenmek, yarın daha güçlü çalışmanın kapısıdır.
Ama bedenine iyi bakmak sadece fiziksel değil, duygusal bir meseledir de. Ona kötü söz söylemek, “ben zaten güçsüzüm, ben zaten yetersizim” demek; bedenini değersizleştirmektir. Oysa bedenin senin için savaşır. Yaralarını onarır, virüslerle mücadele eder, her gün nefes alman için çalışır. Onu küçümsemek değil, ona şükran duymak gerekir.
Bir gün aynaya bak ve kendine şunu söyle: “Bu benim tek bedenim. Onu hor görmeyeceğim, onu ertelemeyeceğim, ona sahip çıkacağım.” Çünkü bedenine sahip çıkmak, aslında ömrüne sahip çıkmaktır.
Elbette, hiçbir beden kusursuz değildir. Kiminin yaraları vardır, kiminin eksikleri… Ama mesele kusursuzluk değil, özen göstermektir. Bir enstrüman gibi düşün; çizikleri olsa da akort edersen güzel bir ses çıkarır. Sen de bedenine akort yapmalısın: iyi beslenerek, hareket ederek, dinlenerek, şükrederek.
Sonunda şunu bil: Bu dünya yolculuğunu ruhunla yapıyorsun ama araban bedenindir. Arabayı ihmal edersen, yolun yarısında kalırsın. Ona iyi bakarsan, yolun sonuna kadar sana eşlik eder.
Ve unutma: Sana verilen tek beden, aslında hayatın boyunca yanında kalacak en sadık dostundur.
Editör: Fatma Karataş


