Yazar Fatma Sözen
Bu sabah içimden kuşlar uçuyor…
Sıradan bir “günaydın” değil bu içimden geçen; esen yele, doğan güne, yeni umutlara doğru haykırmak istiyor kelimelerim. Uzun zamandır böylesine içten bir selam vermemiştim hayata. Sanki dünya, her sabah yeniden başlamamız için sessizce fırsatlar sunuyor da biz çoğu zaman fark etmiyoruz.
Peki ya sen, nasıl uyandın bu sabah?
Gözlerini açtığında aynaya bakıp kendine sıcak bir tebessüm hediye edebildin mi? “İyi ki varsın” diyebildin mi içtenlikle? Belki bir fincan kahveyi küçük bir törene dönüştürdün, belki kahvaltını ederken gazetelere göz attın ya da alışkanlıkla televizyonu açtın. Belki de düşüncelerini toparlamaya fırsat bulamadan apar topar çıktın evden.
Yavaş mı yürüdün güne doğru, yoksa koşarak mı daldın kalabalığa?
Ve sor kendine: Yaptığın işi aşkla mı yapıyorsun gerçekten, yoksa her gün bir adım ileri iki adım geri mi gidiyorsun? Bu bir sorgulama değil; çünkü bazen mesele dış dünyanın karmaşasında değil, içimizdeki fırtınalarda gizlidir. Belki de çözülmemiş olan, dışarıda değil içimizdedir.
Bazen bir sohbetin derinliğinde zamanın nasıl geçtiğini anlamaz insan. Saatler akar gider, çünkü o anda gerçekten oradadır. Ama bazen de hayat, hazırlıksız girilen bir sınav gibi ağır ilerler. Dakikalar geçmek bilmez, akrep ile yelkovan adeta inatlaşır. Ter basar, sabırsızlık büyür, bir an önce bitsin istenir. İşte bu iki hâl arasındaki fark, iç dünyamız ile dış dünyanın ritminin ne kadar uyumlu olduğunu anlatır bize.
Eğer akışın içindeysek, eğer içimizdeki ritim dışarıdakiyle uyum içindeyse, geçmişin pişmanlıkları da geleceğin endişeleri de bugünün üzerine gölge düşüremez. O zaman sadece anın güzelliğini yaşarız. Doğan günün sıcaklığını, esen rüzgârın serinliğini, hayatın bize sunduğu küçük mutlulukları fark ederiz.
Hayatın özü, çoğu zaman büyük zaferlerde değil, küçük anların içindedir. Bir tebessümde, bir “nasılsın” da, bir kahve yudumunun huzurunda saklıdır.
Kendine nazik davran… Hata yaptığında yargılamak yerine omzuna hafifçe dokun, “Olur böyle şeyler” de. En sert eleştiriyi çoğu zaman kendimize yaparız, oysa en çok kendimizin yanında durmaya ihtiyacımız vardır.
Bugün yeni bir gün.
Belki küçük bir adımla başlarsın, belki uzun zamandır ertelediğin bir sözü söylersin. Belki de yalnızca sessizce gökyüzüne bakarsın, içinden geçenleri dinleyerek. Çünkü hayat, büyük planlar yapanlara değil; küçük mutlulukların kıymetini bilenlere cömerttir.
Ve unutma…
İçinden kuşlar uçurabildiğin her sabah, hâlâ umut var demektir.
“Hayat fırtınanın geçmesini beklemek değil, yağmurun altında dans etmeyi öğrenmektir.”
Vivian Greene.
Editör: Nuray Balcı




1 Yorum
Mesele içimizdeki fırtınalarda gizlidir. Kaleminize sağlık. Hatırlatıcı güzel bir yazı okudum.