Torunu dedesine yeni aldığı akıllı saati gösterir:
“Dede, bak! Bu saat sana adımlarını sayacak, kalbini ölçecek, hatta ne zaman dinlenmen gerektiğini bile söyleyecek!”
Hoca saati koluna takar, bir süre ekrana bakar ve kaşlarını çatar:
“Hmm… Adımlarımı sayabilir, zamanı gösterebilir. Ama kalbimi kimse ölçemez.”
Torunu merakla sorar:
“Ama dede, kalp atışlarını bile ölçüyor!”
Hoca tebessüm eder:
“Evet, evladım! Ama sevgi, merhamet, sabır, özlem… Bunları hiç kimse ölçemez. İnsan kalbi hâlâ akıllı cihazların çözemedikleri en büyük muamma!”
Torun biraz kafasını kaşır, sonra sorar:
“Peki dede, bu saat işe yaramıyor mu hiç?”
Hoca saati sallayıp:
“İşe yarıyor tabii, zamanı hatırlatıyor. Ama sevgiyi, sabrı, iyi niyeti veya komşuya yapılan iyiliği hatırlatmaz. Onları öğrenmek hâlâ bizim işimiz.”
Torun gülerek ekler:
“Demek ki teknoloji hızla ilerliyor ama akıllı cihazlar hâlâ dede kalbinin yanında küçük kalıyor!”
Hoca da gülümser:
“Evet evladım, teknoloji hızlı olabilir ama kalbini ve ruhunu hızla ölçemez. Ve iyi ki öyle, yoksa ben sabrımı ve zekâmı herkese kaptırırdım!”
Böylece torun hem şaşırır hem de gülümser, Hoca ise bilgece:
“Evlat, unutma! Saatler zamanı sayar, insanlar anıları ve sevgiyi. İyi bir kalp ölçülemez, ama hissedilir!”
Editör: Fatma Karataş


