Her sabah, şehir uyanmadan önce yollar uyanır. Farların titrek ışıkları kaldırımlara düşer, motor sesleri sisin içinden yankılanır. Henüz gün doğmadan başlayan bu hareket, aslında modern yaşamın en gürültülü duasıdır. Direksiyon başındaki herkesin ayrı bir hikâyesi vardır: kimisi işe yetişmenin, kimisi sınava, kimisi bir randevuya gecikmemenin telaşında… Ama hepsi aynı anda ilerlemeye çalışırken aslında birbirini durdurur.
Trafik, şehir hayatının en görünür çilesidir. Dakikalar saatlere dönüşür, sabır testine çevrilmiş yollar boyunca sinirle sıkışan kornalar yankılanır. Herkesin içinde bir öfke kıvılcımı, bir yorgunluk vardır. Yollar bazen birer bekleme salonuna, bazen de sabrın tükenme noktasına dönüşür. O anlarda insan, demirin, dumanın ve gürültünün arasında nefes almaya çalışır.
Ama trafik yalnızca bir çile değildir; aynı zamanda yaşamın kendisi gibidir. Çünkü her tıkanıklığın ardından bir açılış gelir. Her kırmızı ışığın sonunda yeşil yanar. Ve insan, sabrın içinde bir ritim bulur. Tıpkı yaşamda olduğu gibi… Bazen ilerlemek için durmak, bazen de durmayı kabullenmek gerekir.
Direksiyon başında geçirilen uzun saatler insana düşünmeyi öğretir. Yanındaki aracın aynasında kendi yorgun yüzünü görürsün, radyodan gelen şarkı eski bir anını hatırlatır. O sıkışıklığın ortasında bile insan, kendi iç yolculuğuna çıkar aslında.
Trafik, yalnızca araçların değil, karakterlerin de sınandığı bir alandır. Birine yol vermek, sabrın göstergesidir; birine bağırmadan geçmek, olgunluğun işaretidir. Çünkü yollar, insanın yalnız nereye gittiğini değil, nasıl biri olduğunu da gösterir.
Şehir büyüdükçe yollar daralır, ama belki de esas darlık insanın içinde başlar. Zamanla fark ederiz ki mesele sadece varmak değildir; o gidişin içinde kim olduğumuzu da taşırız. Her gün aynı yollardan geçerken değişen sadece trafik değil, biziz.
Belki de çözüm, bir gün acele etmeyi bırakmaktır. Kornaların, sirenlerin ve sabırsızlığın arasında bir nefes alıp, o kalabalığın içinde bile kendi sessizliğini bulabilmektir. Çünkü yaşam da trafik gibidir: karmaşık, yorucu, ama bir o kadar da öğretici. Her durakta bir sabır, her hareketle bir umut gizlidir.
Ve sonunda, insan anlar yolun sonuna varmak değil, yolda olmanın kendisi yaşamdır.



