Pazar, Ara 21, 2025
Okuryazarkitaplar
Image default
EdebiyatManşetokuryazarÇocuklarÖykü / Roman

Hayatın Gerçeği

Yasemin Ocak

Vurkan sekiz yaşında ailenin ikinci çocuğu idi. Çok akıllı ve derslerinde çok başarılıydı. Hızlı ve pratik bir zekâsı vardı. Adeta leb demeden leblebiyi anlayan cinstendi. Ancak Vurkan’ın bir kusuru vardı. Kimseyle sohbet etmekten hoşlanmazdı. Ve çok ama çok dağınıktı. Okuldan gelince ayakkabılarını adeta fırlatırcasına çıkarır, dış kapının önüne montunu ve çantasını atar. Koşarak odasına gider ve bilgisayar başına geçerdi. Zaten çok az konuşurdu ama bilgisayar oyunu oynarken kendinden geçer “Ahhhh beeee, hadi yaaa, işte bu! Vurdu ve gol oldu!” gibi sesler çıkarırdı. Annesi Türkan Hanım böylece oğlunun iyi olduğunu kavrardı ve mutlu olurdu ama tabii ki buruk bir mutluluk…

Vurkan’ın en yakın arkadaşı Furkan, alt kat komşuları ve sınıf arkadaşıydı. Hatta yıllardır aynı sırayı paylaşıyorlardı. Furkan da Vurkan’a benzerdi, çok akıllı ve pratik zekâlı bir çocuktu. Okuldan gelir gelmez o da bilgisayar basına koşar ve iki kafadar çevrimiçi oyunlarda rakip olur ertesi gün tüm gün boyunca okulda “ Seni nasıl yendim ama!” “Hadi oradan, sadece şanslı idin!” diyerek birbirlerine takılırlardı.

Havalar soğumuş, kış gelmiş hiç farkında değillerdi. Hatta umurlarında da değillerdi. Bilgisayara bakmaktan şişen gözlerini bir kere cama çevirseler göreceklerdi: Lapa lapa kar yağıyordu. Ama iki kafadar çevrimiçi bir oyunda rakip olmayı tercih ediyor, yemek yemek için dahi bilgisayarın başından kalkmıyorlardı. Ta ki o ana dek!

Elektriklerin kesilip ekranın karardığı o ana dek…

Tüm keyifleri kaçmıştı biraz beklediler ama gelen giden yoktu. Bilgisayarın basından ilk kalkan Vurkan oldu. Öfkeliydi neden durup dururken elektrikler kesilmişti ki?  Bunu söylerken gözleri perdenin arkasındaki beyazlığa erişti.

“ Kar yağmış, her yer bembeyaz olmuş. Hiç bu kadar çok kar görmemiştim! Resmen dışarıda kar taneleri yere düşmek için kavga ediyor.”

“Evet oğlum ne kadar güzel görünüyor değil mi?”

“Hı hı, elektrikler ne zaman gelir anne..?”

“Uzun bir kesinti olacağa benziyor. Bence elektrik olmadan da mutlu olabilirsin!”

“Ama anne, bilgisayar elektrik ile çalışıyor! Hem oyunun en güzel yerindeydim neredeyse Furkan’ı toza dumana katacaktım!”

O sırada kapı çaldı. Annesi hızlı adımlarla kapıya yöneldi. Gelen Furkan’dı, o da en az Vurkan kadar mutsuzdu. Birlikte Vurkan’ın odasına gittiler. Uzunca bir süre tavanı ve bilgisayarın karanlık ekranını izlediler. Bu sessizliği vurulan kapının sesi bozdu. Türkan Hanım elinde bir tepsi ile kapının eşiğinde duruyordu:

“Size kurabiye ve süt getirmiştim de siz ne yapıyorsunuz böyle?”

“Elektriklerin gelmesini bekliyoruz Türkan Teyze.”

“Böyle sıkıntıdan patlayarak beklediğinizde daha mı erken geliyor elektrikler?”

“Anne lütfen dalga geçme! Elektrik yok, yapacak bir şey yok sıkılmaktan başka.”

Türkan Hanım tabakları çalışma masasının üzerine bırakırken gülümsüyordu.

“Sizin yaşınızda olsam ve yapacak işlerim olmasa bu mis gibi havayı kaçırmazdım.”

“Biz bu havada ne yapabiliriz ki Türkan Teyze, baksana havanın durumuna.”

“ Ne mi yapabilirsiniz? Bir düşünelim. Öncelikle getirdiklerimden atıştırıp sıkıca giyinebilir, kar da siluetlerinizi çıkarabilir, kar topu savaşı yapabilirsiniz. Kocaman bir kardan aile yapabilir hatta ve hatta eve dışarıdan getirdiğiniz karlar ile kar boyama bile yapabilirsiniz.”

“Yaaa, Furkan ne dersin. Boş boş oturmaktan sıkıldım.”

“Kulağa eğlenceli geliyor deneyelim bari.”

Getirilenleri yedikten ve sıkıca giyindikten sonra dışarıya çıkan çocuklar Türkan hanımın dediklerini yaptılar. Önceleri biraz isteksizdiler ama sonra sonra kardan ve soğuktan vücutları uyuşana dek oynadılar. Yorgunluktan ayakta duramayacak hale geldiklerinde ise yanlarında getirdikleri kaplara kar doldurup eve çıktılar.

Önce ıslak kıyafetlerini çıkardılar sonra meraklı gözlerle Türkan hanıma baktılar. Türkan Hanım onlara nasıl kar boyama yapıldığını anlattı.

Önce masanın üzerini düzenleyip boşalttılar. Sonra evdeki eski şurup ölçeklerini getirdiler. Ardından suluboya ve su aldılar yanlarına. 4-5 bardağa böldükleri suyu renklendirdiler. Karları kartopu haline getirdiler. Ve kartoplarını diledikleri renkle buluşturdular. O kadar çok eğleniyorlardı ki ve elektrik ne de saat akıllarına bile gelmiyordu.

Uzun bir müddet sonra Türkan Hanım “Elektrikler geldi.” dese de sesini sadece kendisi duydu. Bilgisayar kenara atılmış. Kar boyama sonrası resim yapılmaya başlanmıştı.

Türkan hanım gülümsedi:

“Sonunda gerçek hayatı keşfettiniz canlarım. Gerçek hayat ekranı izleyerek değil böyle dokunarak doludizgin yaşanır.”

            Ötedenberi süre gelen bir bağımlılıkta ilk kopuş yaşanmış hayatın gerçeğine bir kez dokunulmuştu. Artık geri dönemeyecek kadar mutluydular.

İlgili Haberler

Dolu Dolmuş

BEYZA GÜL AYTEKİN

Feride

lale polat

Aşkistan

Ayfer Güney

Yorum Yap

Kitap, Sinema, Tiyatro, Edebiyat, Tarih, Mitoloji, Müzik, Resim, Gez Gör, Doğa Sporları, Aktüel Bilim, Anadolu, Dünya Mirası, Festival, Fuar, Sergi, Akademi, Yazarlar...