14.3 C
İstanbul
Perşembe, May 9, 2024
okuryazarkitaplar
Image default
EzoterizmAkademiManşetMitoloji

Hayat Ağacı Sembolizmi

İnsanoğlu var olduğu günden bu yana pek çok varlığı kutsal saymış, kutsal saydığı varlıkları yazıya, dile, dine, sanata dökerek günümüze ulaşmasını sağlamıştır. İnsanoğlu’nun bu kutsal saydığı varoluşlardan belki de en bilinenlerden bir tanesi de ağaçtır. Dünya üzerinde yaşayan en ilkel toplumlardan en gelişmiş toplumlara kadar ağaçlara, çok zengin anlamlar yüklenmiş ve ağaçlarla ilgili oldukça geniş bir inanış oluşturulmuştur. Aynı zamanda bu toplumlarda ağaçla ilgili sayısız mit ve efsane ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda ağaç, mitolojinin de en çok sevdiği ve sık sık kullandığı bir sembol olmuştur. Mitolojilerde çoğunlukla yer alan ağaçlar zeytin, akasya, meşe, defne, çam, selvi, sedir, kavak, palmiye, hurma, badem, çalıdır.

Yeryüzünün en yaygın inançlarından biri olan ağaç kültünün şekli kültürden kültüre farklılık göstermekle birlikte, genellikle benzer sembolik anlamlar yüklenmiş, insanlar onda öz hayatlarını ve ruhlarını bulmuşlardır. Ağaç sembolünün gerek dinler tarihinde, gerek mitolojide, gerekse folklor ve sanatta bu denli yoğun kullanılmasının sebebi olarak, ağacın görünüşü ve yapısından kaynaklandığı tahmin edilmektedir. Yaşayan her insan gibi, hep yukarı, göğe doğru uzanarak, çıkmak, boy atmak ve meyvelerini vereceği başa ulaşmak eğilimini ve özlemini gösterir. Ağaç, dünya kültürlerinde doğurganlığın, ölümsüzlüğün, şansın, bereketin, sağlığın, hastalıktan kurtulmanın sembolüdür. Tanrı ile iletişim ağaç yoluyla kurulmuştur. Tabiat olayları da ağaç vasıtasıyla düzene girmiştir. Ağaçlar yağmuru yağdırma veya durdurma, güneşin batması, ayın tutulması, sürüleri ve sığırları çoğaltma, kadınları kolayca doğurtma gücüne sahip bir varlık olarak düşünülmüştür.

Ağaçlar insanoğlu için ruhsal, fiziksel ve öteki dünyanın sürekli olarak kutsallığını ve hayatı simgeleyen doğal bir form olmuştur ve genellikle tanrısallığı ya da dinsel bir oluşumu simgelemiştir. Dünya dinlerinde ağaç sembolizminde genellikle Tanrı bir ağaçta tezahür eder. Böylece ağaç, Tanrının yeryüzündeki sembolü olur. Bu nedenle insanoğlu, ağaçlara yakın olmaya çalışır, onlara bezler bağlayarak dilekte bulunur. Çeşitli faydaları, estetik özellikleri, sonbaharda kuruyup, baharda yeniden canlanmasıyla hayatın safhalarını temsil etmektedir. Çiçeği, meyvesi ve diğer özellikleriyle tarih boyunca insanların dikkatini çeken ağacın insan hayatının her safhasında kullanılması ona karşı özel bir ilgi uyandırmıştır. Bu mit ve inançlar “kutsal ağaç”, “dünya ağacı”, “evren ağacı”, “hayat ağacı” gibi çeşitli isimlerle anılmıştır.  

Mitolojilerde dünyanın merkezinde, semavi dinlerde cennette bulunduğu anlatılan kutsal ağaç “hayat ağacı”dır. Hayat ağacının biçimsel özellikleriyle ilgili olarak da çeşitli yorumlar yapılmıştır. O, bütün âlemi birbirine bağlar; kökleriyle cehennemi, gövdesiyle yeryüzünü, dallarıyla cenneti kapsar. Dalları Tanrının evine yani cennete kadar ulaşır. Dünyanın en büyük ağacıdır. Hayat ağacı bazen de baş aşağı çevrilmiş olarak hayal edilir. Buna göre hayat ağacı, kökleri göğe uzanan, dalları tüm yeryüzünü saran, her şeyi aydınlatan güneştir. Bazen evren, baş aşağı çevrilmiş bir ağaç olarak tasavvur edilir.

Yunus Emre de şiirlerinde bu ağaçtan sık sık söz etmiştir:

Cennet tuba ağacı

Kökü arşta dal aşağı,

Öter bülbüller durağı

Ne acayip ötüşü var

…………………………..

Salınır tuba dalları,

Kur’an okur hem dilleri,

Cennet bağının gülleri,

Kokar Allah deyu deyu

Dünya Kültürlerinde Hayat Ağacı

Dünya kültürlerinde kullanılan en eski kutsal ağaç formu hayat ağacıdır. Daha sonra hayat ağacı ve kuş başlı yaratık betimlemeleri Hitit ve Asur mühürlerinde sıklıkla görülmüştür. Aslında hayat ağacı, Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam’ın kutsal kitaplarında bahsedildiği gibi ilk insan kadar eskidir. Hayat ağacının yeri farklı yorumlara rağmen genellikle dünyanın merkezinde ve göbek çukurundadır. Bu merkezde yeraltı yeryüzü ve gökyüzü arasındaki iletişimi sağlayan temel bir eksen bulunur. Bu eksen hayat ağacıdır. Fakat dünya üzerinde bütün toplumların sabit olarak kabul ettiği belli bir merkez yoktur. Her medeniyet kendi kabul ettiği kutsal mekânı merkez saymıştır. Bu merkez genellikle yüksek bir dağdır. İslamî gelenekte dünyanın en yüksek yeri yani merkezi Kâbe’dir. Hıristiyanlarda Golgota tepesidir. Hindistan’da Meru, Filistin’de Gerizm’dir. Yakutlara göre Akdağ’dır. Türk kültüründe genel olarak cennet ile hayat ağacı doğu bölgelerinde bulunur. Kırgızlara göre dünyanın merkezi Kaf dağıdır. Uygurların türediği hayat ağacı iki nehir arasında yüksek bir tepenin üzerindedir. Yahudi, Hıristiyan ve İslam geleneğine göre hayat ağacı cennetin ortasında bitmiş bir ağaç olarak tasvir edilir. Biçiminden ya da türünden bahsedilmez. Eliade’ye göre “Her kent bir merkezdir. Yani hayat ağacının sabit bir yeri yoktur. Her millet kendi kültüründe neresi kutsalsa oraya hayat ağacını dikmiştir. Hayat ağacı ulaşılması çok zor olan bir yerde ve canavarlar ya da yılanlar tarafından korunmaktadır. Hayat ağacının biçimsel özellikleriyle ilgili olarak da çeşitli yorumlar yapılmıştır. Hayat ağacı bütün âlemi birbirine bağlar kökleriyle cehennemi, gövdesiyle yeryüzünü dallarıyla cenneti kapsar. Dalları Tanrının evine yani cennete kadar uzanır.”

Tapınma sahnesinde hayat ağacı

En eski inanışlardan biri olduğu anlaşılan hayat ağacına ilişkin ilk izlere MÖ. 3.bin yıl ve sonrasında Aşağı Mezopotamya’da rastlanır. Hayat ağacı motifi Sümer, Babil, Hurri, Hitit, Geç Hitit, Assur, Frig, Mitanni, Urartu gibi pek çok kültürde vardır ve bazı yerlerde bezeme öğesi ya da tapınım sahnesindeki ana öğe olarak karşımıza çıkar.

Asur ve Urartu dini inançlarında da servi hayat ağacıdır. Bu kültürlerin sanat eserlerinde hayat ağacının iki yanında yer alan kanatlı cinler ellerindeki ayin kovalarında çam kozalakları batırarak aldıkları suyu hayat ağacına serpmektedir. Ayin; su ve hayat ağacı ile birlikte bereket dileklerini ifade etmektedir.

Türk servi işlemelerinin bazılarında görülen kuşlar ölümü simgeler. Onlar yaşamı terk eden ruhlardır. Hayat ağacı, havuz ve fıskiye kompozisyonları cennet bahçelerinin ve ruhsal temizliğin sembolleridir. Çeşitli servi işlemelerinde su kıvrımları görülmektedir. Bazı servi işlemelerinin kenarlarında bulunan hilal şekilli çıkıntılar doğurganlığın simgesi ay ve bereket boynuzu olarak yorumlanmaktadır.

İslam’da Hayat Ağacı

Yakutiye Medresesi Hayat Ağacı Motifi (Erzurum)

İslam kültüründe ağaca ve yeşilliğe büyük önem verilmiştir. Kuran-ı Kerim’de ‘şecer’ veya ‘şecere’ kelimesi hem ağaç hem de genel olarak bitki anlamında olmak üzere yirmi altı yerde geçmektedir. Bu tür kullanımlara hadislerde de rastlanır. Kuran’da ayrıca hurma, nar, üzüm, incir, zeytin gibi bazı ağaçlar ismen anılmakta, incir ve zeytin ağacı üzerine yemin edilmektedir. Kuran’da ağacın ilahi lütuf ve kudret eseri olarak yaratıldığı belirtilerek birçok canlının ağaç olmaksızın yaşayamayacağı gerçeğine dikkat çekilmiştir. İslam dininde hayat ağacı bazen Tuba ağacı, bazen Sidre ağacı, bazen de cennetteki yasak ağaç formuyla karşımıza çıkar. Tuba ağacı ve Sidre ağacı, hayat ağacı olarak çok zengin anlamlar bulmuştur. Cennetteki yasak ağaç teması, İslam kültüründe ağaç sembolizminde çok önemli bir yere sahip olmuş ve diğer kutsal ağaçların kökenine yerleşmiştir. Kuran-ı Kerim`de bu ağaca herhangi bir isim verilmemiştir. Eski Ahit’te ise bu ağaç hayat ağacı olarak anılmıştır.

Yasak Ağaç

Kur’an-ı Kerim’de ilk insan Hz. Âdem ve Havva için cennete yerleştirilmiş ve yasaklanan ağaçtan Bakara, Al-i İmran ve Taha surelerinde bahsedilmiştir. Kur’an’ı Kerim’e göre Allah Teala Hz. Adem ve Havva’ya cennete yerleşmelerini, oradaki her şeyden bol bol yiyebileceklerini, sadece bir ağaca yaklaşmamaları gerektiğini emretmiştir. Kur’an-ı Kerim’e göre ilk insanın imtihanı hayat ağacı vasıtasıyla gerçekleşmiştir. Fakat ilk insan bu imtihanı kaybeder. Şeytana uyarak yasağı çiğner. Bunun yanında bu yasağın çiğnenmesi ilahi bir takdir olarak kabul edilmiştir. İslam kültüründe “yasak ağaç”, Allah’ın koymuş olduğu yaklaşılmaması gereken bir sınırdır.

Tuba Ağacı

Tuba ağacı, İslam kültüründe tam bir hayat ağacı formuyla karşımıza çıkar. Kur-an’da Rad suresinde geçen Tuba ağacı, “güzellik, iyilik, huzur ve rahatlık, göz aydınlığı ve en güzel, en hayırlı” manalarına gelir. Cennetteki her türlü nimet, ölümsüz hayat, zevali bulunmayan şeref ve yücelik, sürekli zenginlik anlamlarına da gelebileceği kaydedilir.

Tuba Arapça kökenli bir sözcük olup hoşluk, güzellik, iyilik gibi anlamlara gelmektedir. Kur’an‘da bu kelime Ra’d Suresi‘nde geçmektedir:

“İman edip güzel amel işleyenler için Tûbâ ve dönüp gidecek güzel yurt vardır.” 13/29

Fahrettin Razi’nin tefsirinde “Tuba kelimesiyle ilgili üç görüş bulunmaktadır. Birinci görüşte Tuba, cennetteki bir ağacın adıdır. Hz. Peygamber’in bu ağaç hakkında şöyle dediği rivayet edilir. “Tuba cennette bir ağaçtır. Onu Allah kendi eliyle dikmiştir. O ziynetler ve güzel elbiseler bitirir (meyve gibi verir). Dalları ise cennet duvarlarının gerisinden bile görünür.” “Tuba ağacının kökü Hz. Muhammed’in evindedir ve her müminin evine de bu ağacın dallarından bir dal uzanır.” İkinci görüşte Tuba, “sevinç ve göz aydınlığı, hayranlık duyulan hoş ve güzel hayat onlarındır” anlamındadır. Üçüncü görüşte ise, Tuba, cennetin Habeş’çe ismidir.

İslam inancında cennet ağacı olarak bilinen Tuba, Türk kültüründe çok tanınmış ve sevilmiştir. Tuba ağacı, eski Türk dini inançlarından bugüne gelen “hayat ağacı” ile birleşmiştir. Anadolu’da halk arasındaki inanca göre, cennetteki Tuba ağacında her insan için bir yaprak vardır. Bu yaprak bir kimsenin ölümünden kırk gün önce düşer. Bu düşme sırasında başkalarının yapraklarına değerse, yaprak sahibinin kulakları çınlar.

Saliha AĞAÇ – Menekşe SAKARYA

Kaynak: https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/253501

İlgili Haberler

Türkiye’nin Kitap Karnesi…

okuryazarkitaplar

Diyarbakır’ ın El Sanatları

okuryazarkitaplar

Tasavvuf ve Aşk

okuryazarkitaplar

Yorum Yap

Kitap, Sinema, Tiyatro, Edebiyat, Tarih, Mitoloji, Müzik, Resim, Gez Gör, Doğa Sporları, Aktüel Bilim, Anadolu, Dünya Mirası, Festival, Fuar, Sergi, Akademi, Yazarlar...