14.3 C
İstanbul
Cuma, May 10, 2024
okuryazarkitaplar
Image default
FelsefeKöşe & YazıManşet

Oyunun Tadı Kaçtı

Sen Tanrı mısın ki yalan dünyayı hakikate dönüştüreceksin?

Duygular… Kimine göre yoğun olarak yaşıyoruz duyguları.

Ne yapalım? Düğmeye basıp biraz sesini mi kısalım. Hem hakikatte zaten yok değil mi bu duygular?

Ve en başta acı… Hakikatte aslında, asıl olanda yok değil mi? Öyle ise yok olan bu duyguları yaşamaktan neden korkuyoruz. Ya da bilinçli olarak korkutuluyoruz.

Bırakın duygular bizi alıp sürüklesin, acıyı duyalım. Madem hakikatte yoklar. Yok olandan kaçmakla var olana hakikate ulaşılacağımızı mı hayal ediyor, tasarlıyoruz yoksa.

Yalan dünyadayız. Ve bu yalan-sanal dünyayı olumlu veya olumsuz, iyi ya da kötü diye sınıflandırdığımız duygularımızla oluşturuyoruz. Yaratılan, yarattığın bu gerçekliğin farkına vardığında yani duygularının istemsizce onları kontrol etmeye başlarsın. Yoğunluğunu azaltmaya hatta mümkünse yok etmeye… Çünkü bu yalan dünyayı var eden gerçekliğin içinden çıkmak istersin. Sözüm ona hakikate ulaşmak ya da bu dünyayı duygulardan ve en başta acıdan arındırarak cennete çevirmek.

Dünya anamız aslında cennet mekandır. Dünyanın aslı hakikati cennettir. Fakat gözden kaçırdığın bu cennet mekanın duygulardan bilinçli olarak arınılarak inşa edilemeyeceğidir.

Oyunun içinde yepyeni oyunlar kurgulayabilirsin. Yep yeni gerçeklikler. Ama unutma bu zıtlıklar dünyasında tüm bunları tasarlarken de duygularını kullandın. Farkında ol ya da olma.

Şimdi farkına vardın. Başta acı olmak üzere tüm bu duyguların gerçekte var fakat hakikatte olmadığını bildin! Bildin de ne oldu? Madem yoklar o duyguları daha gönül rahatlığıyla yaşayım demedin. Korkup kaçmayı yeğledin. Ya da daha fenası Tanrılığa soyunup onları yönetmeyi. Daha da ileri gidip, mümkünse gerçekliği oluşturan duygulardan arındırarak bu sanal dünyayı yeniden tasarlamayı planladın.

Rahat olamadın bir türlü. Kendini ona teslim edemedin. Bilgi seni olduğun yerde, güvende hissettiremedi.

Çocukken çeşit çeşit oyunlar oynardık. Saklambaçtan, kıpırdamadan durduğumuz heykel oyununa kadar. Oyunu güzel kılan o anda oyunun içinde olduğumuzu unutmamızdı. Çünkü farkına vardığında oyun, oyun olmaktan çıkar. Tadı kaçar ya.

Kendini bulmaya, aydınlanmaya, hakikate ulaşmaya çabalarken, farkına vardın da ne oldu?

Oyunun tadı kaçtı.   

İlgili Haberler

Tekamül Yolunda Dharma ve Karma Yasaları

okuryazarkitaplar

Ercan Kesal’dan “Cebimdeki Ekmek Kırıntıları”

okuryazarkitaplar

Ailede İletişim ve Çocuk İçin Oyun

okuryazarkitaplar

Yorum Yap

Kitap, Sinema, Tiyatro, Edebiyat, Tarih, Mitoloji, Müzik, Resim, Gez Gör, Doğa Sporları, Aktüel Bilim, Anadolu, Dünya Mirası, Festival, Fuar, Sergi, Akademi, Yazarlar...