15.6 C
İstanbul
Cuma, May 10, 2024
okuryazarkitaplar
Image default
Manşet

Tarihte İlk Türk Alman İlişkileri Ve Etkileşimi

Hazırlayan/Yazan: Simyacı

TARİHTE İLK TÜRK ALMAN İLİŞKİLERİ VE ETKİLEŞİMİ

Başlıklar:

  • Kim Bu Almanlar?
  • Mitik Bir Alman Destanında Yer Alan Etkileşim
  •  AVRUPA HUNLARI / Hunların Batı Macerası Nasıl Başladı?
  •  Roma İmparatorluğu ile İlk Temaslar ve Gotlar
  •  SONSÖZ

Kim Bu Almanlar?

Köklerini geriye doğru sıralayacak olarsan Alman – Germen –Gotlar (Ostrogotlar / Doğu Gotları, Vizigotlar / Batı Gotları

Almanlar (Deutsche) Cermen halklarından olan Orta Avrupa yerlisi bir etnik gruptur. Alman kelimesinin İngilizcesi olan German kelimesi geç Orta Çağ’dan itibaren Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu’nda Almanca konuşan nüfus için kullanılmıştır.

  Almanların ön ırkı Ren Nehrinin doğu tarafına yerleşmiş Cermenlerdir. Sakson, Frisler, Thüringenler, Franklar, Alamanlar ve Bayuvarlar bu genel anlamda Cermen ırkının belkemiğini oluştururlar.

Güney İskandinavya’nın Gotland bölgesinde oturan eski bir Cermen kavmineleri Gotlar olarak kabul edilir. Gotlar 2. yüzyıldan itibaren Scythia, Dacia ve Pannonia’da yaşamışlar 3. ve 4. yüzyıllarda Bizans’ı yağma etmişler ve Aryanizmi benimsemişlerdir.

Gotlar miladi 1. yüzyılda İskandinavya’yı bırakıp, Vistül’ün alt kısmında yerleşmişlerdi. İkinci yüzyılda Karadeniz’in kuzey kıyılarına gelmişler, 3. yüzyılda ise birçok kafileler halinde Yunanistan, Trakya ve Küçük Asya’nın sahil şehirlerine yerleşmişlerdir. Akrabaları olan birçok kavimleri çeşitli bölgelerde bıraktıktan sonra etnik bütünlüklerini kaybetmiş ve Ostrogotlar (Doğu Gotları) ile Vizigotlar (Batı Gotları) olmak üzere ikiye ayrılmışlardır.

  Ostrogotlar krallıkla idare ediliyordu. Dördüncü yüzyıl ortalarında Kral Ermanarich’in iktidarı devrinde Karadeniz’den Baltık Denizine kadar yayılmışlardı. Fakat 375 tarihinde Hunlar tarafından ilhak edilmişlerdir. Vizigotlar da Hunların baskısına uğrayıp yerlerinden atılmışlarsa da İmparator Valens tarafından 376’da Tuna’nın güney kıyılarına yerleştirilmişlerdir.

378’de ayaklanıp Hadrianapolis Muharebesi’nde Romalıları yenmişlerdir. Fakat 382’de İmparator I. Theodosius tarafından tekrar müttefik olarak imparatorluğa kabul edilmiştir. Gotlar yerlerinde durmayarak 410 yılında Roma’ya, 415 yılında da İspanya’ya yerleşerek bir krallık kurmuşlardır. Uzun yıllar Romalılara asker veren Ostrogotlar, İmparatorluk içinde kendilerini muhafaza ettiklerinden, 476 yılında İtalya’yı istila etmişlerse de 553’te Mons Lactarius Savaşında I. Justinianus’a yenilerek İtalya’da kurdukları krallıkları yıkılmıştır. Gotlar bundan sonra Roma uygarlığı içinde eriyerek kaybolup gitmişlerdir.

  Zaman içerisinde belli başlı Cermen boylarının birleşmesi ile birlikte bir krallık altında Alman milleti oluşmaya başlamıştır. Bu arada kuzeyde Frisler, Anglosaksonlar, Franklar güneyde ise Saksonlarla Bayuvarlar karakteristik ve folklorik yapılara ayrılmışlardır. Batı Roma İmparatorluğu’nun çöküşü sonucu çeşitli krallıklar ve derebeylikler kurmuşlar ve genelde Frank Krallıkları altında tarihte yerlerini almışlardır.

Mitik Bir Alman Destanında Yer Alan Etkileşim

  Hunların Doğu ve Batı Gotlarla olan bu sürekli temaslarından en sağlam göstergesi Nibelungen destanıdır ki bu Orta Almanca olarak kabul edilen destanın bazı bölümlerinde Hun Germen birlikteliği kendini göstermektedir.

  Nibelungen Destanı’nın esası, Volsungensaga adlı Kuzey Almanca (Nordik) bir destandır. 5. YY’da vakaların 9. YY’da yansımalarını taşıyan bu destanda doğu Gotlar Hunlardan sayılmakta olduğu için bunlardan, mesela Brunhildin’in kardeşinin Atli adını taşıdığı gibi aynı destanda rol oynayan bir Hun’da Sigurd adını taşıyordu. Destanın ruhunu teşkil eden olay ise bunun kahramanı olan Atli’nin hemşiresi Brynhild’in intikamını almak için Gudrun’un kardeşleri olan Nibelunglan öldürmesidir. Nitekim bunun doğu germanca (Ostrogotça) versiyonundaki Etzel de, aşağı yukarı ayni rolü oynamaktadır. Yalnız burada Gudrun, Krimhild adını taşır. İşte Alman araştırmacılarının kabulüne göre bu destanda, Hunların tarafında olan Ostrogotlar, aleyhine olanlar ise, kendilerile kavgalı bulundukları Vizigotlar olarak geçmektedir. Doğu Got hakimiyetini kaldırdıktan sonra, onların kendi kavmi gibi idare eden Attila’nın etnik hüviyetini Holz eserinin bir yerinde şu sözlerle tasrih etmektedir: “370 senesine dogru Amal soyundan Ermenrich’in kuvvet ve devleti iç Asya’dan gelmiş ve soyu Türk olan bir kavmin ansızın işgali ile karşılaşmıştır.” Türk – Alman kaynaşmasına ait bu kitabi belgeler yanında, arkeolojik bazı bulgular da Germenler üzerindeki Hun etkisini teyit etmektedir.

 Kaynak: ALMANLARDA TÜRK KANI Dr. R. Özde

AVRUPA HUNLARI / Hunların Batı Macerası Nasıl Başladı?

M.S. II. yüzyılın ortalarında doğudan gelen Şianbei baskısı sebebiyle geleneksel Türk merkezi Ötüken’i terk edip batıya doğru gitmek zorunda kalan Hunların, sonraki tarihlerine dair ilk kayıtlar IV. yüzyılın ikinci yarısından itibaren görülmektedir. Hunlar 355-365 yıllarında ortaya çıkıp birkaç hücumdan sonra Alan Devleti’ni yıktılar. Böylece Alan boyları Hun hâkimiyetine dâhil oldular, Hun ordularıyla seferlere çıktılar. Hunlara katılmayan Alanlar ise Kafkasya’nın derinliklerine kaçıp Osetya taraflarına gizlendiler. 370’lerde ise Balamir komutasındaki Hun birlikleri İdil Irmağı’nı geçti. Yine burada, İdil-Don-Kafkasya arasındaki Alanları kovaladılar. Bundan sonra Alanlar tam olarak Hunlara tabi oldu. Bazı Alanlar ise Balkanlara kaçıp Gotlara ve sonra Vandallara sığındı. Balamir komutasındaki Hunlar, Don Irmağı’nı geçti, güçlü bir imparatorluk kurmuş olan Doğu Got’ların (Ostrogot) topraklarına girdiler. Bu imparatorluk Azak Denizi taraflarında, Dinyeper’in üst akımlarında, Doğu Denizi sahilinde Herul, Slav, Fin-Ugor, Germen toplulukları idaresi altında toplamıştı. Balamir’in sert darbeleri karşısında Doğu Got gücü 374-375 yıllarında tamamen yıkıldı. Bundan sonra onlar da Hunlara katıldılar. Büyük darbeler yiyen Got’lar çareyi Tuna’yı geçip Roma İmparatorluğu’na sığınmakta buldular. Roma İmparatoru onların yerleşmesine izin verdi. Üstelik bir kısım Got daha önce Hunların önünden kaçarken Tuna’yı geçmişlerdi. Nihayetinde toplamda 200 bin Got, Roma topraklarına yerleşti. Romalılar sınır bölgelerine yerleştirdikleri Got’lara tarım yaptırıyorlar, nüfusu artırmak istiyorlardı. Yine savaşçı Got’ların çokça kullanılacağı yeni bir Roma ordusu hazırlanıyordu. Bununla birlikte imparatorluk, yerleşen nüfusu doyuracak önlemler alamadı, yiyecek sıkıntısı ve pahalılık baş gösterdi. Açlık çeken Got’ların bir kısmı köle olarak satıldılar. Kadınlar fuhşa zorlandılar. Bu yüzden Got’lar arasında Roma’ya karşı bir kızgınlık doğdu. Bu gerginlik neticesinde 377 yılında Romalılar ile Got’lar arasında çatışmalar başladı. Böylece Got’ar bütün Kuzey Balkan topraklarını yağmaladılar. İran seferinden dönen Roma ordusu Got’ların üzerine yürüdüyse de Got’lar bölgedeki Hunlarla ve Alanlarla birleştiler. İlerleyen Got’lar İstanbul’a kadar dayandılar, bütün bölgeyi çiğnediler. 378’de Doğu Roma İmparatoru Valens, Edirne’de Got’lar üzerine yürüdüyse de Romalılar yenildi, imparator öldü. Got’lar Hun ve Alan birliklerinin epey yardımını görmüşlerdi. Buna karşılık Edirne, İstanbul gibi surlarla çevrili yerleri alamadılar. Hunlarla karşılaşan Romalılar, çok farklı kavimlerle karşılaşmış, onları içlerine almış, farklı savaş usullerine aşina olmuş olsalar da Hunların ortaya çıkışı onları korkutmuştu

Roma İmparatorluğu ile İlk Temaslar ve Gotlar

  Romalılar 376 yılındaki ani görünüşlerinin ardından bir süre Hunlardan haber alamadılar. Bu esnada Hunların iç işleriyle, yapılanmasıyla uğraştığı düşünülmektedir. Hun tazyikiyle Doğu Got’ları ile Alan’ların bir kısmı ve Vizigot’ların tamamına yakını yerlerini terk edip Roma sınırlarına geldiler. Bu kavimler hareketinin sonuçları, Doğu Roma üzerinde görüldü. Hunlar 375-400 yıllarında Doğu Roma İmparatorluğu’nun Avrupa’daki topraklarına hücum etmediler. Hunlar sadece Doğu Roma İmparatoru I. Theodosios’un Tuna’nın doğudaki birlikleri ve Tuna’nın güney kıyılarını korumakla görevli Vizigot’ları yanına alıp muhaliflere karşı Alplere ilerlemesi üzerine 395 yılında sahneye çıktılar. Hunların bir kısmı donmuş olan Tuna’yı geçti, Moesia’yı ele geçirdi. Balkanlar, İllyria ve Trakya’ya kadar bölgeyi çiğnedi. Bir diğer kol ise Kafkasya üzerinden Anadolu ve Suriye’ye hücum ettiler. Hunlar bu esnada bugünkü Erzurum, Karasu ve Fırat’ı geçtiler, Çukurova’ya indiler, Urfa ve Antakya’yı kuşattılar, Kudüs’e vardılar. Kayseri-Ankara dolaylarına geldikten sonra Azerbaycan-Bakü yoluyla merkezlerine döndüler. Bu seferler aynı zamanda planlı keşif seferleriydi. Hunlardan küçük bir topluluk, Tuna’nın güneyini ele geçirdi, Pannonia’ya uzandı. Doğu Roma sınırlarındaki Hunlar çok değildi. Ana Hun topluluğu, Güney Rusya’da Don Irmağı etrafındaydı. Doğu ve batı seferleri bu merkezden yönetiliyordu. Hunlar Anadolu seferinden dönerken 396’da Sasani’ler ile de çarpıştı. Bununla birlikte bu çarpışmalarla ilgili kayıtlar çok karışıktır, hüküm vermek zordur. Hunlar 25 yıllık içe kapanma ve toparlanma döneminin ardından Güney Rusya sahasında tek hâkim oldular. Onlar için artık Avrupa’ya yönelme vaktiydi. Hun ilerlemesini haber alan Doğu Roma İmparatoru I. Theodosios, derhal Tuna’da ve Moesia’daki yerine konuşlandı. Bütün aileler, Balkanlara ve imparatorluk topraklarına yığıldı. Bu arada 399 yılından beri Got’lar İstanbul çevresini tahrip ediyorlardı. Doğu Got’ları ile de mücadeleler sürüyordu. Bu akınlar karşısında Roma direnemedi. Got paralı askerleri 400 yılında İstanbul’a girip şehri yağmaladı. Şehir halkı onlara karşı koyup Got’ların yarısını öldürünce kalan ordu şehirden çekildi, Tuna’nın kuzey kıyılarına çekildiler. Hunlar bu Got’ları aniden bastırıp dağıttılar. Hunların Batı Kanadı Eliği olan Uldız, bu Got’ların başı olan Gainas’ın kellesini aldırıp 401 yılında İstanbul’a gönderdi. İmparator Arkadius teşekkür ederek hediyeler gönderdi. Vizigot’lar ise bu haberi alınca Hunların önünden kaçıp 401 yılında İtalya’yı yağmaladılar. 401-405 yıllarında Got’lar, Sarmat’lar ve diğer bazı halkları toplayan Radagais adlı biri İtalya’nın Alp Dağları eteklerine saldırdı. Bunun üzerine Batı Romalı Başkomutan Stilicho, Uldız’dan yardım istedi. Ortak harekât sonucu Radagais ve taraftarları yok edildi. Doğu Roma İmparatoru Arkadius’un 408 yılında ölümü üzerine çocuk yaştaki oğlu tahta çıkınca Uldız, 408’de Doğu Roma İmparatorluğu’na saldırdı. Tuna’nın kuzey kıyılarındaki küçük mevkileri yıktı. Sonra Tuna’yı geçip Moesia’ya girdi. Anlaşmak isteyen Doğu Romalı komutana yıllık altın ödenmesi talebini iletti. “Güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar her yeri fethedeceğim” deyip tehdit etti. Bunu kabul etmeyen Roma orduları, 409’da Hunları ırmağın kuzeyine attı, kıyıları sağlamlaştırdı. Bu ilk büyük Hun saldırısının ardından İstanbul’a yeni surlar yaptırıldı. Diğer yandan Hunların Güney Rusya’da yerinden ettiği çok sayıda halk Balkanlara yerleşmişti. Hunlar, çeşitli halkların Batı Roma’ya saldırılarını hızlandırdı. Yine bu halklar İtalya’yı yağmaladı, İspanya ve Galya’yı işgal etti. Hunlar bu esnada Batı Roma’ya saldırmadılar. Doğu Roma’yı baskı altında tutmak için ise sürekli Tuna’nın güneyine sefer ettiler. Attila dönemine kadar Hunlar Batı Roma ile dost, Doğu Roma ile düşman kaldılar.

Hunlar Doğu Got’ları ve Vizigot’ları bastırmalarından sonra Tuna’da çok görülmediler. 420 yılına kadar Hunlar Doğu Roma’nın görüş alanının dışına çıktılar. Bu dönemde Sasaniler üzerine başarılı bir Hun seferi oldu. Yine Hunlar Güney Rusya’dan Macaristan düzlüklerine, Türkistan’dan Güney Rusya’ya ilerlediler. Hunlar 422’de Tuna kıyılarında göründüklerinde başlarında Rua bulunuyordu. Rua döneminde Hunlar iyice güçlenmişlerdi. Rua’nın hayatı hakkında pek bilgi yoktur, Karaton’un oğlu veya akrabası olduğu, kardeşleri ise Oktar, Aybars, Muncuk olarak geçiyordu. Muncuk, Attila’nın babasıydı. Aybars galiba Doğu Kanadı Eliği, Oktar ise Batı Kanadı Eliği idi. Rua’nın komutasındaki Hunlar 422 yılında Doğu Roma’ya hücum ettiler. Makedonya ve Trakya’ya girdiler. Roma ise doğudaki İran tehdidine karşı bir kısım orduyu daha önce Trakya’dan Anadolu’ya çekmişti. Hunlar görününce bu birlikler derhal Trakya’ya döndüler. Hunlar bu seferlerinin neticesinde Doğu Roma’yı yıllık 350 libre altın vermeye mecbur edip antlaşma yaptılar. Hunlar bu kez batıya yöneldiler. 423 yılında Batı Roma İmparatoru ölünce erkek halef olmaması üzerine yaşanan kısa bir karışıklıktan sonra Doğu Roma himayesine karşı bir hareket gelişti ve bir senatör olan Johannes imparator seçildi. Buna 140 Ahmetbeyoğlu, Avrupa Hun İmparatorluğu, s. 42-53; Ahmetbeyoğlu, Avrupa Hunları, s. 431-434.166 karşı çıkanlar ise Doğu Roma’nın desteğiyle hücum ettiler. Zor durumda kalan İmparator ise Hunlardan yardım talebiyle komutanı Aetius’u gönderdi. Rua ise bunun üzerine İtalya’ya sefere çıktı. Buna karşılık ordu İtalya’ya varmadan Johannes tahttan indirildi. Batı Roma İmparatoru III. Valentinianus oldu ama yaşı küçük olduğundan anası devleti yönetiyordu. Hunlar 425’te Batı Roma’nın iç işlerinde söz sahibi konuma gelmişti, İtalya’ya doğru ilerlemeye başladılar. Hunlarla anlaşan Roma, onlara Doğu ve Batı Roma başkentleri arasında ulaşımı sağlayan yolların geçtiği, Tuna havzasının merkezinde bir bölgeyi verdiler. Doğu Roma buna karşı savunma hatlarını güçlendirip Tuna bölgesine kadar uzattılar. Bu arada Hun orduları her yıl Galya önlerine geliyorlardı.

425 yılından sonra Vizigot’ları püskürttüler, Frank’ların bir kısmını Ren’in karşı kıyılarına sürdüler, Ren Irmağı’nın sağ kıyısına saldırdılar. Hunlar yine Roma’daki güç mücadelesinde Aetius’a daima yardım ettiler. Üstelik Batı Roma, 433 yılında Got’lara ve Germen’lere karşı savaşlarında Hunların yardımını aldılar. Bunun karşılığında Pannonia Hunlara verildi. Hunlar bundan sonra her yöne sefer edebilecekleri güçlü bir merkeze kavuşmuş oldular. Diğer yandan Doğu Roma, Tuna boyundaki bazı Hun boylarını Rua’ya karşı kışkırtınca, Rua Doğu Roma’ya elçi gönderip savaş hazırlıklarına başladı. Doğu Roma da elçi gönderip anlaşma yolları ararken Rua 434’te öldü.

Rua’nın ani ölümü üzerine Attila, kardeşi Bleda ile birlikte devlet yönetimine geçti. Başa Bleda geçmiş olsa da tüm devlet işleri Attila yürütüyordu. Attila amcası Rua’nın yarım kalan barış görüşmelerini yürüttü. Margus’ta (bugünkü Orasje-Dobruca) herkesin önünde Doğu Roma elçilerine atın üzerinden inmeden barış şartlarını kabul ettirdi. Tarihte Margus Barışı (434) olarak geçen antlaşmayı Doğu Roma’ya kabul ettirdi.

Attila, bugünkü Almanya topraklarındaki halkları kendisine bağladı. Alaman, Burgund, Ripuar Frank’lar, Ren kıyılarında yaşayan Germen’ler, Sakson’lar, Slavlar, Fin halkları hepsi Hun idaresi altına girdi. Hun sınırları Kuzey ve Baltık Denizi’ne kadar genişledi. Aetius, Hun sarayına oğlunu rehine olarak gönderdi. Hunların yardımlarıyla Roma, Germenler dahil olmak üzere çok sayıda halkı bastırdı. Hunlar Galya’daki Vizigot’lar üzerine giden Roma ordusuna yardım ettiler. Aetius’un Roma içindeki gücü Hun desteğiyle alakalıydı. Aetius’a karşı harekete geçen Augusta ise çeşitli ittifak arayışları içindeydi, Afrika’daki birliklerini çekti. Buna karşılık Hunlar bu muhalif gücü yok ettiler.

  İdaresi esnasında eğlenceye düşkünlüğü ile bilinen Bleda’nın 10 yıllık iktidarının ardından 445 yılında öldü, yerine kardeşi Attila geçti.

Attila devrinde, her fırsatta baskı altında tutmaya yönelik Doğu Roma siyaseti değişmedi. Dünyaya hâkim olmak isteyen Attila, bunun yolunun Doğu Roma’dan geçtiğinin farkındaydı. Bu sebeple Doğu Roma’nın başkentindeki siyasete yön vermesi gerekiyordu. Böylece hem iyi bir asker hem de iyi bir siyasetçi olan Attila uygun vakti kolladı. Margus Barışı ile Germen, Slav, Fin halklarını boyunduruk altına alan Attila, 440’larda yeniden harekete geçti. ,

Attila Hunları, Margus şehrini ele geçirdikten sonra 441 yılında artık Doğu Roma’ya doğru ilerlemedi ve 1. Balkan seferiyle doğu romayı baskıları ve balkan hakimiyetini tahkim etti.

  Attila 447 yılına doğru Doğu Roma’nın daha çok üzerine gitmeye başladı. Kaçakların iadesi, borçların ödenmesini, elçi gönderilmesini talep etti. Roma, elçi göndermeyi kabul etmekle birlikte kaçakları iade etmedi. Bunun üzerine Hun birlikleri Tuna’yı geçti, Tuna’nın çok önemli yerlerinden biri olan Ratiaria’yı ele geçirdi. Doğu Got’ları ve Gepid’lerin de katıldığı Hun ordusu, bugünkü Bulgaristan’a geldi, Vidin’i geçti. Orada Doğu Roma ordusunu yendi. Doğu Roma İmparatoru II. Theodosios’un barış antlaşması imzalamaktan başka çaresi kalmıyordu.

Campus Mauriacus Savaşı: Attila, Batı Roma üzerine sefer etmek için hazırlıklarını sürdürüyordu. Batı Roma İmparatoru III. Valentinianus’un bacısı Honoria, tahtta hak iddia etmesin diye evlendirilmemişti. Sonra ise İstanbul’a gönderilmişti. Gözetim altında tutulan Honoria, Attila’dan yardım istedi, ayrıca bir nişan yüzüğü gönderdi. Bunu kabul eden Attila, Valentinianus’dan çeyiz olarak Galya’yı istedi. Zor durumda kalan imparator, Honoria’yı Roma’ya geri çağırdı ve göstermelik bir evlilik oldu. Bundan sonra kuzeydeki Germen’lere karşı hareket ediyormuş gibi orduyu sefere çıkaran Attila, Roma ile dost olduğunu bildirdi. Buna karşılık onun asıl maksadı, Germen’leri ve Vizigot’ları yanına almaktı. Bu esnada Doğu Roma İmparatoru II. Theodosios, 450’de aniden öldü, yerine geçen imparatora da isteklerini kabul ettiren Attila doğu tarafını sağlama almış oldu. Attila Hunları 451’de çeşitli toplulukların da içinde olduğu kalabalık bir orduyla Galya’ya ilerledi. Bu sırada Doğu ve Batı Roma’ya elçiler gönderip kendisi için saray yaptırılmasını emretti. Hun ordusunda kalabalık hâlde Germen’ler, Gepid’ler, Doğu Got’ları, Alaman’lar, Frank’lar vb. vardı. Attila orduyu ikiye ayırdı. Bir kol Tuna’nın sağ kıyılarındaki Roma kalelerini ele geçirecekti. Diğer kol ise Tuna’nın sol kıyılarından ilerleyip yol üzerindeki tüm halkları kendisine bağlayacaktı. İki kol nihayetinde Ren sahillerinde birleşti. Bu arada az sayıda askeri İran’a karşı ayaklanan Ermenilere yardım olarak gönderdi. Bu karşılık bu birlik yardıma yetişemedi. Galya’ya doğru harekete geçen Attila, Ren’i geçerek, Galya’nın kuzeydoğusundaki şehirleri ele geçirmeye başladı. Buna karşılık Roma ordusu çekildi. Bazı Burgund ve Frank birlikleri de başta karşı koymaya çalıştı ama sonra çekildi. Attila uzun süren bir kuşatmayla Metz şehrini ele geçirdi. Şehri teslim alıp ilerleyen Hun ordusu Reims şehrine yaklaştı. Şehir, halkı kaçtığından derhal düşürüldü. Bunun ardından birlikler Orleans şehrine yöneldi. Oradaki taş köprü, Vizigot topraklarına giriş çıkışın kontrol edilmesi için çok önemliydi. Şehir halkı Hunlara katılmayı kabul ederek şehri teslim etti. Bu esnada Aetius da Galya bölgesindeki halklardan topladığı orduyla harekete geçti. Vizigot Kralı’nı da yanına aldı. Vizigot Kralı, Attila’nın tarafındaki çoğu Alan, Frank, Sarmat, Sakson gibi halkların oluşturduğu orduyla karşı karşıya geldi. Attila rakibini kendisine doğru çekti.

452 yılında ilkbaharın sonlarında Hun ordusu Pannonia’dan sefere çıktı, Juli Alplerinin dağ boğazını geçti. Aetius, Roma’daki iç karışıklık sebebiyle bir önlem alamadı. Attila, Roma’nın doğu sınırlarını savunan Aquileia şehrine hücum etti. Burada Got’lar konuşlandırılmıştı. Şehir üç ay direndi. Hunlar arasında uzayan kuşatma ve tayının azalması sebebiyle huzursuzluk çıktı. Bu esnada bir leyleğin şehri terk ettiğini gören Attila, askerlerine şöyle dedi: “Üstün bir önseziyle yaratılmış olan bu kuş, bu şehrin kendisini koruyamayacağı, orada emniyette olamayacağına kanaat getirerek yuvasını bırakıp gitmektedir. Bu, kaleyi koruyanların artık şehri müdafaa edecek güç ve imkândan mahrum olduklarının kati işaretidir. Demek oluyor ki artık muhasaramıza uzun süre dayanamayacaklar”. Böylece cesaretlenen askerler, imparatorluğun dokuzuncu büyük şehrini ele geçirdiler. Attila bundan sonra İtalya’ya girdi. Birçok şehri tahrip etti. Vicentia, Verona, Brescia, Pergamo, Milano üzerinden Pavia’ya kadar uzandı. Gönüllü teslim olmayan şehirleri yaktığı için birçok şehir önden teslim oldu. Korkan İmparator Valentinianus, Ravenna’daki sarayından kaçtı. Daha sonra meclisini toplayarak aldığı karar çevresinde Roma şehrinin valisini ve Papa I. Leo’yu Attila’ya gönderdi. Elçiler, Po ve Mincio ırmaklarının birleştiği yerde Attila ile görüştü ve barış anlaşmasına razı etti. Papa, özel törenlerde giydiği kıyafetle Attila’nın huzuruna çıktı. Orada neler konuşulduğu bilinmemektedir. Attila’ya esirler teslim ettiler, yüklü miktarda altın getirdiler. Attila böylece Batı Roma’yı artık etkisiz hâle getirdiğini düşünüp Tuna Irmağı gerisine döndü. Attila kuzey İtalya’da bulunurken, Doğu Romalılar Tuna’yı geçtiler, Hun sınır birliklerine saldırdılar. Aetius da yardım gönderdi. Attila bundan sonra merkezine döndü, Doğu Roma’yı tehdit ederek vergi istedi. Attila, Doğu Roma’ya ve Sasanilere karşı sefere hazırlandığı esnada, yeni yaptığı evliliğin zifaf gecesinde ağzından, burnundan kan gelmesi suretiyle 453 yılının ilkbaharında öldü.

Hun Tarihi Doç. Dr. Kürşat Yıldırım

Ahmetbeyoğlu, Avrupa Hun İmparatorluğu, Ahmetbeyoğlu, Avrupa Hunları,

SONSÖZ

Görüldüğü gibi Almanların Ataları kabul edilen Germen ve Got kavimleriyle Türk karşılaşmaları Batı Hun İmparatorluğu döneminde başlamıştır. Bu ilişki başlarda rekabet olurken zaman içerisinde birliktelik, hatta ittifak içerisinde yaşama serüvenine dönüşmüştür. Hunlar’ın batıya doğru akınları onları mecburi bir Got etkileşimine sürüklemiştir. Gotlar Hun imparatorluğu içerisinde Paralı askerler olarak görev yapmasının ötesine gittiği de tahmin edilebilmektedir. Çoğu zamanda Gotlar Hunnların himayesini kabul ve tercih etmişlerdir. Halklar arasındaki bu ilk tanışıklık hiç de sanıldığı gibi kıran kırana bir düşmanlığa dönüşmemiştir. Türk Alman ilişkileri ortaçağla başlamış ve tarih içerisinde genel bir müttefiklik ilişkisi sürdürülegelmiştir. Bunun son örneğini birinci dünya savaşında da görmüş oluruz

İlgili Haberler

İklim Krizi Bir Yalan mı?

okuryazarkitaplar

Fil Nasıl Olur da Böylesine Basit Bir Tuzağa Düşer?

okuryazarkitaplar

Ahmet Hamdi Tanpınar

okuryazarkitaplar

Yorum Yap

Kitap, Sinema, Tiyatro, Edebiyat, Tarih, Mitoloji, Müzik, Resim, Gez Gör, Doğa Sporları, Aktüel Bilim, Anadolu, Dünya Mirası, Festival, Fuar, Sergi, Akademi, Yazarlar...