15.4 C
İstanbul
Cuma, May 10, 2024
okuryazarkitaplar
Image default
EzoterizmFelsefeKöşe & YazıManşetYeniler

Artık Şifalanma Vakti

Günümüzde pek çok insan maddeye tutunup kalmış bir haldedir. Ellerinin altında son model cep telefonları, evlerinde teknoloji harikası bilgisayarlarla yaşamlarını sürdürürler. Ama derinlerindeki   boşluğu bir türlü dolduramıyorlar.  Ve ne yazık ki bu eksiklik duygusunun  ruhsal bir doyum sorunu olduğunu da hiçbir zaman fark edemiyorlar. Çünkü özlem duydukları ruhsallığa ulaşmanın, egoya bağlı benliklerini aşmak olduğunu asla anlayamıyorlar.

Yukarıda dile getirdiğimiz bu derin ihtiyaç karşılanmazsa, huzursuzluk ve tatminsizlik içinde kalır gideriz. Boşluk duygusundan kurtulamaz, dingin nefeslerle şifalanamayız. İşte günümüz insanın bulunduğu hal maalesef böyledir. Ve bu da çağın virüsüdür.  Peki biz bunun için ne yapmaktayız? Hiçbir şey… Maalesef içimizdeki insani değerleri hiçe saymakta ve sadece maddi eylemlerin içinde var olmaya çalışıyoruz.

Oysa biz insanlar artık yaşadıklarımızı idrak etmek  ve tanımlanması zor olana ulaşmak istiyoruz. Hakiki  yaşama ulaşma duygusu içinde kıvranıp duruyoruz. Ama bunun için hiçbir çaba sarf etmiyoruz. Ne zaman ki bu arayışa devam ederiz, işte o zaman gerçek varoluşun içine doğru nüfus edebiliriz. O zaman bir içsel genişleme, bir açığa çıkış yaşarız. 

21. yüzyılda  “Ruhsal Zeka”nın öne çıktığı bir süreç olarak karşımızda durmakta. Ruhsal zeka, duygusal ve zihinsel zekanın da içinde yer aldığı en kapsayıcı zeka türüdür. Paramparça olmuş kendimizi toplayıp tamamlamak için kullandığımız deneyim hali. 

Nefislerimize  tutunmuş benliğimizden azat olup derinimizde gizli kalmış öze ulaşma seyahatidir. Görünür olanı görmek ve günlük ritüellerle oyalanmak yerine olayların ardındaki manaları çözme sürecidir. Metadan kurtulup hayal gücümüze yol alma cesaretidir.

Ruhsal zekasını açığa çıkarmak için kişinin yoğun bir özlem duyması gerekir. Ancak böyle bir özlem içinde olan kişi ruhunun derinlikleriyle temasa geçebilir. Kalbin merkezine  yol almak, cesaret , sabır ve aşk  gerektirir. Kişi yüksek bir farkındalıkla pes etmeden kendi benliğine doğru yola koyulmalıdır. Dışarıda olmakta olan hiçbir şeyden etkilenmeden bin bir parçaya bölünmüş benliğini bünlemelidir. 

Karanlık bir sokakta çukura düşmeden yürümek ne kadar zorsa, ruhsal zeka yoksunu bir yaşam sürmekte o kadar zordur. Kişinin er ya da geç idrak edeceği bir durumdur bu.

Ruhsal zekamızı açığa çıkarmak için bir takım süreçlerden geçeriz. Bu yol almak da çok da kolay değildir. Zira aydınlık karanlığın içindedir. Yolda takılmadan ilerlemek için acının, çaresizliğin, korkunun içinden geçmek ve bunları aşmak gerekir. 

Güneşin gökyüzündeki sonsuzluğunu  idrak ettiğimizde, toprağın mis kokusunu içimize çektiğimizde, duanın huzur veren titreşimiyle bütünleştiğimizde ve içsel derinliğe ulaştığımızda tüm bu olumsuz görüntüler birden kaybolup gider. 

Bize düşen olmakta olanın bir daha seyredemeyeceğimiz bir filmin anlık kareleri olduğunu düşünmektir. Çünkü maddi dünyada olmakta olanlar aslında içsel gücümüzü idrak etmemiz ve kaynakla bağlantı kurmamız için önümüze çıkmış imtihanlardır. Ruhsallık yoluna adım attığımızda bahçede gördüğümüz yeni tomurcuklanmış bir gülden tutun da gökyüzündeki bulutlar bile bize kılavuzluk edecektir.

Hakiki kendimizle buluşmak için çıktığımız bu yolda mana ehli bir ruhsal öğretmenden yardım almadan yürümek mümkün değildir. Bu asla ötelenmemesi gereken bir ilimdir. Bunun dışında bize katkı olacak kaynaklar tabii ki mevcuttur. Doğayla bütünlük içinde olmak, bir şiir kitabından dizeler okumak, dans etmek, ruhsal farkındalık yaratan bir şarkı tutturmak, rüyaların rehberliğini almak bunlardan başlıcalarıdır.

Şunu unutmayın ki her ne yapıyorsanız yapın yüksek bir farkındalıkla ve inançla yaptığınızda kendi merkezimize bir adım daha yaklaşıyoruz. Su içmekten tutun da toprak ekmeye, yemek pişirmekten resim yapmaya kadar aklınıza ne kadar faaliyet geliyorsa eğer içlerinde derin bir tutku ve güdülenme varsa ruhsallık kapılarını açar.

Öyleyse artık şifalanma vakti. Derinlere dalma, öze ulaşma vaktidir. Manaya yolculuk başlıyor. Hadi, kerlerinizi bağlayın ve maddi dünyayı seyre başlayın. Mevla neyler, neylerse güzel eyler. 

Yolda Bulursun Aradığını

Yıllardır arayıp durmaktasın ya…
Ne aradığını bilmeden!
Aranacak bir şey var mıdır?
Bulacağın bir şey mevcut mudur sanki?

Arayan da bulan da bulunan da,
Aynı değil midir?

Aslında sadece yol vardır.
Yoldaysan…
Bulmuşsun demektir.
Oysaki yola çıkmadan durduğun yerde,

Emeksiz bir rehavet vardır.
Direnişsiz bir tembellik.

Halbuki varoluş senden cesaret bekler.

Ayağa kalkıp adım atmanı ister.
Varoluş sesini duymak,
Gözyaşlarını görmek ister.
Tırnaklarınla kayaları kazıp geçmeni,
Derin suları kulaç kulaç aşmanı bekler.

Varoluş Seni yollarda görmek,
Hareketine Şahit olmak,
Dansını İzlemek ister.

Giyeceksin ceketini,
Takacaksın sırtına çantanı,
Kapıyı çekip,
Çıkacaksın sokağa…
Adım adım aşacaksın yolları,
Yollarda izleyeceksin kainatı.

Ayakkabıların eskiyecek,
Saçların ıslanacak yağmurdan.
Adım adım
Aşacaksın yolları,
Yollarda,
İzleyeceksin kainatı…

Yürüyüp gideceksin,
Nefessiz kalana kadar,
Her koşulda tanık olacaksın.
Alemdeki manaya.
Her koşulda devam edeceksin,
Durmadan…

Dağları, denizleri aşacaksın,
Ayakların nasır tutacak.
Yol alacaksın adım adım fersah fersah,
Varoluş, senin hareketini izleyecek,
Sen,
Varoluşun sonsuz zikrine şahit olacaksın.

Yolda bulacaksın aradığını,
Aradığının yol olduğunu bulacaksın,
Bulduğunu sen olduğunu anladığında…

İlgili Haberler

Bir Kitap: “Varoluşun Yolu – Alemin Çığlığı Annenin Tek Bir Sözüdür”

okuryazarkitaplar

Çiğ Köfte Nasıl Ortaya Çıktı?

okuryazarkitaplar

Yunan Mitolojisinde Sonsuz Cezalar

Kardelen Oğlakçıoğlu

Yorum Yap

Kitap, Sinema, Tiyatro, Edebiyat, Tarih, Mitoloji, Müzik, Resim, Gez Gör, Doğa Sporları, Aktüel Bilim, Anadolu, Dünya Mirası, Festival, Fuar, Sergi, Akademi, Yazarlar...