14.8 C
İstanbul
Cuma, May 10, 2024
okuryazarkitaplar
Image default
Köşe & YazıManşet

“Din”le Neyden

Yeliz ŞAHİN

DİN, Arapça kökenli bir sözcüktür ve “Yol, Hüküm ve  Mükafat” anlamlarına gelir. Din, farklı idraklerdeki insanların inanma içgüdüsüyle bulundukları, gittikleri yol ve bu yolda edindikleri hak ediştir. İnanma içgüdüsüyle hareket eden insan, binlerce din, inanç ve mezheplere ayrılmışlardır. Şu an geldiğimiz noktada dünyada tam 4.300 dolayında din ve dinlerin içerisinde ayrışan mezhep çeşidi vardır. Bunları biraz incelediğimizde aslında hepsinin aynı noktaya farklı yollarla ulaştığını görebiliriz. Bu kadar çok sayıda farklı dinlerin olması bizi çok şaşırtsa da, Dünyada milyarlarca insanın yaşıyor olduğunu düşündüğümüzde  elbette  bir o kadar da farklı görüş ve inanışın ortaya çıkması kaçınılmaz bir durumdur.

Bu farklı din ve inançların bir kısmını incelediğimde şu sonuçlara ulaşıyoruz

  1. Canlı-cansız her şeyin ruhu vardır. Yaratılmış her şey insan-bitki-hayvan-taş-toprak-su-hava ve bunlardan üretilen her şeyin bir özü var ve bu öz ALLAH’ın yeryüzündeki tezahürüdür. Dolayısıyla canlı cansız her şeye sonsuz sevgi, saygı hürmet gösterilmesi aslında Allah’a hürmet etmek anlamına gelir.
  2. Manevi arınma şarttır. Bu da sabır, şefkat ve manevi temizlenme ile mümkün olur. Kişi ancak kendi   dünyasını kontrol ettiği ölçüde aydınlanmaya ulaşabilir.
  3. Karma inancı Yani geçmişteki yaşanan geleceği belirleme prensibiyle bugün olunan durum geçmiş zamanlarda,hayatlarda işlenen eylemlerdir.Neden-Sonuç yasasıdır.

       Bizim kendi eylemlerimizden tamamen sorumlu olmamızı bu eylemlerin sonuçlarını kabul etmemiz gerektiğini anlatan bir doğa yasadır karma. Kendi yapıp ettiklerimizle olumlu ya da  olumsuz ürettiklerimizin farkında olabilme  durumudur.

Karma Yasasına göre yakarsan yanarsın, kırarsan kırılırsın; iyilik eden iyilik, kötülük eden kötülük bulur demektir.

         Kültürümüzde olan, ‘’Rüzgar eken fırtına biçer.‘’  ‘’Ne ekersen onu biçersin.’’ atasözleri de bu yasayı ifade eden çok anlamlı sözlerdir.

  Karma yasasının fiziki aleme yansıması da Newton’un etki-tepki yasasıdır.

Bu konuda Kur-an’ı Kerim’de de  şu ayetler geçmektadir:

       ‘’Başınıza gelen her musibet kendi ellerinizle kazandıklarınız yüzündendir.’’  (ŞURA/30)

      ‘’ Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu (karşılığını) görür.’’   (ZİLZAL/7)

     ‘’ Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu (karşılığını)görür.’’    (ZİLZAL /8)

4. İnançların bir çoğunda “Tenasüh – Tekammus (gömlek değiştirme)”, “Reenkarnasyon” gibi devir daimi ifade eden benzer kavramlar mevcuttur.

5. Alem düzensizlikten (kaostan) düzene sokulmuştur, yoktan yaratılmamıştır. Alemin sonu yoktur, sürekli akar.

  Bu hususta Muhyiddin İbni Arabi, insanın hayal mertebesinde var olanı kudretiyle varlık mertebesinde yarattığından bahseder. Bu noktada her şey hayal aleminde varlık bulmayı bekleyen halde hazırdırlar. Bu sebeple Hazret  yoktan var etme yerine vardan var etme ifadesini kullanmıştır

6.İbadet ve ritüellerin amaç ve anlamlarına uygun gerçekleştirilmesinde fayda vardır. İnsan ancak kendini bulduğu, keşfettiği ve kontrolü sağladığında aydınlanma sürecine girerek kurtuluşa ulaşabilir.

7.Besmelede geçen yaratıcının rahman ve rahim oluşu farklı dinlerde de çeşitli şekillerde geçmektedir.  

  • Hinduizm’de geçen “Om” kelimesi besmele gibi adeta bir formül niteliğinde yaşamın Kutsal Enerji ile dolu olduğunu ifade eder.
  • “Şaman”daki ŞA-kadın / MAN:Erkek – Rahman ve Rahim
  • Dürzilik inancında geçen temel ahlaki unsurlar Türklerin ahlak anlayışı ile benzer unsurlar taşımaktadır.

        İşte böyle sayıca  çok ve çeşitli  olan  dinler,  birbirine yakın görüş ve uygulamaları, hatta bazen de aynı olan inanışları ile yaşamaya devam etmektedir.

         Peki sizce hiçbir şeyi tek tip yaratmayan, her varlığı yüzlerce hatta milyonlarca farklılık ve zenginlikte yaratan Yüce ALLAH’ın dinlerdeki bu çeşitliliği niye  istemiş ve  izni vermiş olabilir?

         Her insan farklı ve özel yaratılmıştır. Her insanın kendine doğru gittiği yoldur “din”. Bu yolun sonu Din Günüdür ve sahibi de  ALLAH’tır. Bu gidilen yolda bu kadar farklı yaratılışta olan insanın din yolu da dini inançları da böyle farklı ve çeşitlilik göstermektedir. Bu yüzden Din, aslında  İnsanın tam da kendisidir. 

          İnsan kendine doğru gittiği yolda önce dinlemelidir. Tıpkı Mevlana’nın Mesnevi’ye başlarken ilk sözünün “BİŞNEV – DİNLE” demesi gibi Dinlemek için önce zihnini, nefsin sesini susturmalıdır. İşte bu sesleri susturmayı başaran kişi artık vicdanının sesini,  gönül telinden gelen sesleri duymaya başlar. Zamanla da  duyduklarını hazmede hazmede  dinlenmeye geçer .Dinleyip dinlediklerinde dinlenen kişi demini almıştır. Kişi artık kendine kavuşmuştur. Kendi bin gününde, din gününün sahibi  ALLAH  diyen olmuştur.

           O yüzden

           Önce Dinle

           Sonra Dinlediklerinle “Din”len

           Dinlendiğin yerde Ken”Din OL”

                                                                                    

                                                                                          

İlgili Haberler

Sosyal Medyanın Kullanım Kılavuzu

okuryazarkitaplar

Artık Şifalanma Vakti

Ayperi Ferda Oral

Yazı Dizisi – Ortadoğu’nun Bilinçaltı, Baal

Şeyda Nur Özkahya

1 Yorum

müge Şubat 14, 2022 at 10:33 pm

dünya okulunun belki de en önemli öğretisi ve amacı bu cümledir:
“Dinlemek için önce zihnini, nefsin sesini susturmalıdır. İşte bu sesleri susturmayı başaran kişi artık vicdanının sesini, gönül telinden gelen sesleri duymaya başlar”
tebrikler….

Cevap Ver

Yorum Yap

Kitap, Sinema, Tiyatro, Edebiyat, Tarih, Mitoloji, Müzik, Resim, Gez Gör, Doğa Sporları, Aktüel Bilim, Anadolu, Dünya Mirası, Festival, Fuar, Sergi, Akademi, Yazarlar...