13.2 C
İstanbul
Pazartesi, May 13, 2024
okuryazarkitaplar
Image default
Manşet

Niyeti Düzeltmek

Ayşegül ÖZŞUMLU

Bismillahirrahmanirrahim

“Kim bu geçici dünyayı isterse burada istediğimiz kimselere, dilediğimiz şeyleri veririz, sonra da onu cehenneme göndeririz. Oraya kınanmış ve kovulmuş olarak gider. Kim ahireti ister ve bir mümin olarak ona yaraşır bir çabayla çalışırsa işte böylelerinin çabaları karşılık görecektir.” ”S.İsra 18-19”

Ayet-i Kerime’de Rabbimiz “men kane yüridü” diye ifade ettiği, Türkçe’ye “kim isterse” diye çevirdiğimiz kelime aslında “kim niyet ederse” diye anlaşılmalıdır.

Ayet-i Kerime’yi biraz açalım,

Ayet, esasen her insanın sorumluluğunun kendisine ait olduğunu, Allah rızasını hedeflemeyen, tamamen kişisel çıkarlarına odaklı seçimlerin sonunda kulun her iki dünyada asla mesut olamayacağını ifade eder. Dünyadaki rahatı için, ahireti gözden çıkaran insanın dünyası da ümit ettiği gibi geçmez. Dikkat buyurulursa ayette “dilediğimizi veririz” buyuruluyor. O halde, her işimizde kendi çıkarlarımızı, toplumun çıkarları üzerinde tutmamalıyız. Şunu unutmamak gerekir ki Allah’ın rahmetinden mahrum kalanlar cehenneme sürülür. Allah’ın rahmeti ve rızası, bazen seccademizi sıcak tutarak, bazen de kullar ile aramızı sıcak tutarak celbedilir. Zira ayette de dünyalık iş ahiretlik iş olarak değil, dünyayı isteyen ahireti isteyen olarak zikreder. Yani yapılan iş ne olursa olsun amacımız önemlidir.

O halde, ister dünyevi bir iş olsun ister uhrevi kul yola çıkmadan evvel niyet etmelidir. Niyet ise kalbin bir şeye azmetmesidir. Yani yapılacak eylemin tohumudur. Peygamber efendimiz [s.a.v.] “Ameller niyetlere göredir.” buyuruyor. Öyleyse kişi her işten evvel kalbini yoklamalı, kendinde manevi bir maraz farkederse şifa bulmak için Allah`tan yardım istemelidir.

Sanma ey hace ki senden zer-ü sim isterler

Yevme la yenfeu’da kalb-I selim isterler.”

“Ey efendi sanma senden altın gümüş isteyecekler. / Hiçbir şeyin fayda vermediği günde tertemiz kalp isterler.”

Niyetin dünyevi tarafına bir hadis-i şerif ile örnek verelim. Peygamber Efendimiz [s.a.v.]: “Kim ödemek niyeti ile borç alırsa Allah onu bu borcu ödemeye muvaffak kılar. Kim de başkasının malını telef etmek niyeti ile alırsa Allah onu telef ettirir, ödemeye muvaffak olamaz.” buyruyor. Haysiyet sahibi bir kimse ne zaman borç istemeye cesaret eder? Elbette ileride eline geçeceğini bildiği başka bir gelirine güvenerek… İşte kul filanca zaman elime geçecek o zaman öderim diye düşündüğünde Rabbimiz de ona yardımcı olacaktır. Ama ödemek için bir planı yoksa çalışıp ödemeye gönlü olmazsa ahirete kul hakkı ile göçer.

Borcu veren kişinin de niyetinin düzeltmesi gerektiği konusuna değinirsek.  Enes bin Malik rivayet etmiştir ki Peygamber Efendimiz [s.a.v.] buyuruyor ki: “Miraç gecesinde bana cennet kapısında şöyle bir yazı gösterildi: ‘Sadaka on misli ile mükafatlandırılacaktır. Ödünç parada ise on sekiz katı ecir vardır.’ Şüphesiz dilenci çoğu zaman yanında para olduğu halde ister. Ödünç isteyen ise ancak ihtiyacı sebebi ile ister.” O halde borcu veren dahi, kardeşinin sıkıntısını gidermeli ve sevabını Allah’tan umarak vermelidir. Ancak kişi beşeri münasebetlerinde olduğu gibi ister farz ister müstehab olsun kulluk vazifelerinde de niyetini düzeltmelidir. Hepimiz ahirette kazanmayı yüzümüzün ak çıkmasını, amellerimizin bir paçavra gibi yüzümüze savrulmamasını istiyoruz. İşte bu ancak niyet ile mümkündür.

Ataullah İskenderi hz. Hikem-I Ataiyyesinde şöyle buyurur:

“Bir varlıktan diğerine gidip durma. Yoksa gittiğin yer az önce geldiği yer olan dolap beygiri gibi olursun. Lakin varlıklardan onları yaratana git. Elbette son varış Rabbinedir” (S. Necm 42)

Allah’a ibadetinde niyetin makamlara ulaşmak keşif ve keramete kavuşmak veya cennet, huri, köşk vs. olmamalıdır. Çünkü bu istekler de dünyadaki isteklerin cinsindendir. Oysa Allah’ı murad eden nefsi ile alakalı tüm istekleri terketmelidir. İstek istektir. Uhrevi istekler için dünyevi istekleri terk eden değirmen çeviren katır gibidir, devamlı yerinde sayar. Asıl dönüş ise Allah’adır ve ibadeti “O”nun için yapmalıdır.

Niyeti düzeltmedikçe beş vakit namaza beş vakit eklesek gündüzleri saim, geceleri kaim ömür geçirsek ne fayda… Düzgün niyetli bir mümin olmak için, dua etmek ve Rabbimin ihlas ile nimetlendirdiği kullardan olmak için yakarmak lazım gelir. Fuzuli der ki;

“Yok bende bir amel sana şayeste, ah eğer

Âmalime göre vere adlin ceza bana.”    

“Yazık ki sana layık bir amelim yok benim. Eğer adaletin beni amelime göre cezalandıracak olursa benim vay halime!”

İlgili Haberler

Antik Dünyanın Kehanetleri…

okuryazarkitaplar

Mekanın Sahibi… (Deneme)

okuryazarkitaplar

Teşekkürler…

okuryazarkitaplar

2 Yorumlar

ruveyda sıralı Mart 19, 2022 at 12:42 pm

Aslında hayatın tek gerçeği iyiyi ve kötüyü ayıran tek doğru niyet her zaman hayat felsefemde bu doğrultuda olmuştur çok güzel tesekkürler????

Cevap Ver
Çağlar Didman Mart 27, 2022 at 4:33 pm

Günümüz toplumunda yaşadığımız sorunların temelinde kötü niyet yatıyor bana kalırsa. Örneğin; bir Esnaf 3 kuruş fazla kazanmak için tartıda oynama yapıyor, bir siyasetçi makamını topluma hizmet için değil de kendi ve ailesinin refahı için kullanıyor… İnsanın niyeti halis olmayınca musibet de kaçınılmaz oluyor maalesef. Konu Kur’an dan da örnekler verilerek güzelce açıklanmış. Kaleminize sağlık Ayşe abla.

Cevap Ver

Yorum Yap

Kitap, Sinema, Tiyatro, Edebiyat, Tarih, Mitoloji, Müzik, Resim, Gez Gör, Doğa Sporları, Aktüel Bilim, Anadolu, Dünya Mirası, Festival, Fuar, Sergi, Akademi, Yazarlar...