14.3 C
İstanbul
Pazar, May 12, 2024
okuryazarkitaplar
Image default
ManşetAstrolojiEditörün SeçimiEzoterizmKöşe & Yazı

Rüyalarımız, Arka Bahçelerimiz

Gizli yanlarımız derken aklıma gelen en önemli konu “rüyalarımız” olmuştur. O rüyalar ki kendimize bile açıklayamadığımız bazı duygularımızı, arzularımızı, gizli yaşantılarımızı bizlere fark ettiren fragmanlar… Arka bahçelerimiz, rüyalar! Birine mi âşıksınız, söyleyemiyor musunuz, rüyanızda doya doya bilgi akışı size ulaşır. Elbette Freud’u inceleyerek bu konuya daha çok ışık tutacağız.

Freud’un çalışmaları rüyanın ciddiye alınması gereken, hem sağlıklı hem de hasta insanları ilgilendiren bir gerçeklik olduğunu ortaya koydu. Freud’un ifadesiyle: “Rüyalar bilinçaltına giden anayoldur.” Bilinçaltının tezahürleri olarak rüyalar bireyin en gizemli ve en karmaşık tecrübelerinden birini oluşturmaktadırlar. Zamanımızın büyük bölümünü uykuda geçirmemizden dolayı günlük hayatımızda sürekli olarak yaşadığımız en önemli bilinçaltı tecrübesi rüyalar olmaktadır.     

Yüklenen görüntü

Uyku, kişiyi adeta başka dünyalara götüren bir zihin faaliyetidir. Freud’a göre düşlerin asıl amacı bizi bu dünyanın sevinçleri, acıları gibi gündelik hayata ait olan şeylerden uzaklaştırmaktır. Ancak düşler kişiye ne sunarsa sunsun malzemelerini gerçeklikten ve bu gerçeklik çevresinde dönen zihinsel yaşamdan türetiyordur. Yani düşler malzemesini gerçeklikten almaktadır. Ancak her zaman rüyalarda görülen imgelerin kaynağını hatırlayamayız. İşte, Freud bu durumun bizi şüphede bıraktığını ve rüyaların bağımsız bir üretim gücü olduğuna inanmaya ittiğini belirtir.

“Hastalarımdan biri oldukça uzun bir düş sırasında bir kafede ‘Kontuszowka’ ısmarladığını görmüştü. Bunu bana anlattıktan sonra ‘Kontuszowka’nın ne olduğunu bana sordu, çünkü bu adı hiç işitmemişti. Onun bir Polonya likörü olduğunu, bu adı kendisinin üretmiş olamayacağını çünkü benim bu adı duvar ilanlarından uzun süredir bildiğimi söyledim. Başlangıçta bana inanmadı. Ama birkaç gün sonra aylar boyunca günde en az iki kez geçmiş olduğu sokak köşesindeki duvar ilanında adı gördü.”

Verdiğimiz bu örnekten de anlaşılacağı üzere Freud düşlerin kaynağının biz farkında olsak da olmasak da belleğimizdeki bilgilerden, gerçeklikten, yaşantılarımızdan kaynaklandığını ortaya koymaktadır. Onun ifadesiyle düşler, uyanıklık yaşamında ulaşılamayan anıları emirlerinde bulundurmaktadırlar. Kim bilir kaçımız kendimize bile söylemekten utandığımız, çekindiğimiz gizli eylemlerimizi, gizli arzularımızı, gizli duygularımızı rüya yoluyla şifalandırma yoluna gitmişizdir…

Rüyaların yeniden üretmek için kullandığı önemli malzemelerden biri de çocukluk yaşantılarıdır. Freud, çocukluk yaşantısının yanında gündelik olayların da rüyalarda görüldüğünü fakat bilinçaltının yani çocukluğa ait anıların öneminin daima ağır bastığını ifade eder.

Rüyalar her zaman net şekilde kendilerini göstermezler. Bazen şekil değiştiren bu rüyaların kaynağını bulmak öyle kolay da değildir. Freud’un rüyaların uyaranlarını ve kaynaklarını açıklamak için yer verdiği kurama göre rüya uyku sırasında rahatsız edici şeylere karşı bir tepkidir. Yasaklar, tabular, toplumsal baskılar, arzular, içtepilerin açığa çıktığı alan: rüyalar.

Rüyayı oluşturduğu düşünülen uyarılma kaynakları dörde ayrılır:

  1. Dış uyarılmalar
  2. İç duyusal uyarılmalar
  3. Fiziksel uyaranlar
  4. Saf ruhsal uyaranlar

Freud bu uyaranların rüyaları başlatabileceğine inanmıştır. Günümüzde ise rüyaların merkezi sinir sisteminin bir işlevi olduğu ve uyku süresinde belirli aralıklarla ortaya çıktığı kabul edilmektedir. Freud’a göre, rüyaların içeriğini etkileyen önemli bir etmen de rüyanın görüldüğü geceden önceki gün boyunca yaşanan duygu ve düşüncelerin kalıntılarıdır. Bu kalıntılar bilinçdışında etkinliklerini sürdürdükleri için, fiziksel uyaranlarda olduğu gibi, rüya içeriğinin bir parçası durumuna gelirler.

Freud’a göre rüyalar insanın uyanık hayatında arka plana itilmiş, sosyal ve etik değerlerle kontrol altında tutulmuş veya bastırılmış düşünce ve duygularının uykuda bilincin rahatlamasıyla görsel açıdan ön plana çıkmasıdır.

Rüyayı bir zihinsel faaliyet olarak kabul etmeyen bilimsel rüya kuramları onları yorumlamak gibi bir soruna hiç yer vermemişlerdir. Kitabında Freud’un hedefi rüyaların yorumlanabileceğini göstermektir. Freud rüya yorumlamada en çok kullanılan iki yöntem olarak simgesel rüya yorumu ve şifre çözme yöntemlerini açıklamaktadır. Freud’a göre simgesel rüya yorumu düşleri açıklamada yeterli değildir, yeteri kadar bilimsel değildir ve genel çizgiler haline getirilemezler. Freud rüyaların yorumlanmasında ikinci yöntemi yani şifre çözmeyi tercih etmiştir. Bu yöntem sadece düşün içeriğini değil, düş görenin kişiliği ve koşullarını da göz önüRüyalarımız, Arka Bahçelerimizne almaktadır. Yorumlamaya başlamadan kişiye özel bu koşulları önceden bilmek, rüyadaki şifreleri kırmak için gereklidir. Çünkü aynı rüya öğesi zengin bir adam, evli bir adam, bir rahip ya da tüccar için farklı anlamlar taşıyabilir. Bunun yanında rüya, bir bütün olarak değil, parça parça ele alınmalıdır, her parçanın ve ayrıntının farklı bir olayı, durumu veya duyguyu anlattığı görülecektir.

            Freud’a göre rüyalar bir dilek gerçekleşmesi, bir isteğin doyurulmasıdır. Freud bu görüşünü kanıtlamak için çocukların rüyalarını örnek gösterir. Ona göre küçük çocukların rüyaları genellikle istek doyurmalardır. Çözüm için sorun yaratmazlar. Ama öte yandan temel doğaları açısından rüyalar, isteklerin doyurulmasını temsil etmede son derece önemlidirler.

Freud, yalnızca isteklerin doyurulması olarak anlaşılabilen ve anlamlarını kılık değiştirmeden gösteren rüyaların çok sık rastlanan ve çok değişik koşullarda olabileceğini gösteren örnekler vermektedir. Örneğin çok susayan birinin rüyasında su içmesi gibi. Ancak her düşün içeriği açık değildir. Bazen düşler sansürlenmiş bir şekilde meydana gelmektedirler. Bu durumda düşlerin aslında bir istek doyurma olduğunun nasıl ispatlanacağı sorusu akla gelmektedir. Freud, rüyanın bir istek doyurma olduğunu doğrudan göstermediği durumları “rüyalarda çarpıtma görüngüsü” diye adlandırmaktadır. Bu çarpıtma durumu bilincin rüyalara uyguladığı bir çeşit sansürdür. Freud, bu çarpıtılmış rüyaların aslında nasıl birer dilek gerçekleştirmesi olduğunu verdiği örnekler ve yorumlarla açıklamaktadır.

Bilinçaltı Zihinden Bilinçli Zihne

Freud “Rüya baskı altında tutulmuş bir dileğin başka bir kılıkta gerçekleşmesidir.” diyerek rüyalar hakkındaki görüşünü özetlemektedir. Arkada, gizli bahçemizdeki açığa çıkaramadıklarımızın gerçekleşmesi…

Ne hoş! Gerçekleşmeyi bekleyen gizli yanlarımız için bir alan bahşedilmiş bize…

Daha önce de ifade ettiğimiz gibi Freud düşlerin istek doyurması olduğunu göstermek için çocuk rüyalarından bahsetmektedir. Çocukluğun ilk dönemlerinde görülen rüyalarda istekler olduğu gibi canlandırılabildikleri halde, daha sonraki dönemlerde istekler bilinçdışında tutulduklarından, rüyalara ancak maskelenmiş bir biçimde yansırlar. Her rüya bilinçdışı istek, dürtü, korku ve çatışmaları temsil etmektedir. Açık içerik ve kapalı içerik olmak üzere rüyanın iki niteliği vardır. Yetişkin bir insanın rüyasının görünür içeriğine bakarak o rüyanın gizli içeriğini anlayabilmek oldukça güçtür. Rüyanın açık içeriği, hatırlanan ve anlatılabilen biçimi ile rüyadır. Gizli içerik ise rüyadaki görüntülerin altında yatan dürtüler, istekler, duygular, karmaşalar ve korkulardır.

Rüyada simgeleştirme, yoğunlaştırma, kılık değiştirme ve yer değiştirme süreçlerinin işlemesi ile gizli içerik açık içeriğe dönüşür.

Freud, rüyalarda duygular hakkında olayların yer değiştirmesine ve farklı bir görünüm içerisinde olmasına rağmen, duyguların aynı kaldığını söyler. Duygularımızla ilgili olarak, bir rüyada yaşanan bir duygunun uyanıklık halinde aynı yoğunlukta yaşanan bir duygudan hiçbir şekilde daha aşağı olmadığını söyler.

Örneğin, rüyada görülen haydutlar gerçek olmasa bile, korkumuz gerçektir ve kişi gerçek hayatta haydutlarla kalmışçasına korkuyu yaşar. Ancak bazen rüyada görülen düşünce ile hissedilen duygu arasında bir paralellik yoktur. Freud’a göre rüyalarda düşünsel içeriğe uyanıklık düşüncelerinde kaçınılmaz saydığımız duygusal sonuçların eşlik etmemesi her zaman bir şaşkınlık konusu olmuştur. Freud bu durumu rüyadaki düşünsel malzemenin sansürlenmeye, yer değiştirmelere uğramasına rağmen bu düşüncelere bağlı olan duyguların değişmeden aynı kaldığı şeklinde açıklamaktadır. Freud’a göre rüya çarpıtması tarafından değiştirilen düşünsel malzemenin değişmeden kalan duyguyla uyuşmaması, bu açıklamadan sonra pek de şaşılacak bir şey değildir.

Rüyalar ruhbilimin çalışma alanında da önemli bir yer tutar; rüyalara verilen anlam gizemli, büyülü bir nitelik taşıyordu. Freud, rüyaların uykuda zihinsel çalışmanın ürünü olduğunu ve bilinçaltının çözümlenmesinde rüyalardan yararlanabileceğini göstermiştir.

Freud için rüyalar, bilinçaltı süreçlerin işleyiş biçimlerini anlayabilmek için kullandığı başlıca araç olmuştur. Rüya Yorumu adlı eseri günümüzde de bilinçaltı süreçleri en iyi açıklayan belge olarak geçerliliğini sürdürmektedir. Bu eserinde Freud, her bir rüyanın aslında bilinçaltı isteklere doyum sağlama görevini üstlendiği görüşünü savunmuştur. Freud bu sonuca hem kendi rüyalarını hem de hastalarının rüyalarını çözümleyerek ulaşmıştır.

Son olarak Freud un özlü sözünü sizlerle paylaşmak istiyorum…

Zihin bir buzdağı gibidir. Yalnızca yedide biri suyun üzerinde görülebilir.

Gerisi arka bahçelerimizde keşfedilmeyi bekliyor.

İlgili Haberler

Bir Nasihat Bin Mana

okuryazarkitaplar

Kurban Psikolojisi

Kübra Kaya

Sosyal Medyanın Kullanım Kılavuzu

okuryazarkitaplar

Yorum Yap

Kitap, Sinema, Tiyatro, Edebiyat, Tarih, Mitoloji, Müzik, Resim, Gez Gör, Doğa Sporları, Aktüel Bilim, Anadolu, Dünya Mirası, Festival, Fuar, Sergi, Akademi, Yazarlar...