9.6 C
İstanbul
Pazar, May 12, 2024
okuryazarkitaplar
Image default
Antik-AKöşe & YazıManşetMitolojiTarihYeniler

Mitlerden CHRISTMAS’a…

Katolik takviminde 24 Aralık, Ortodoks takviminde 6 Ocak…

Fakat bu iki tarihin aksine kuzularla birlikte doğan bir kişi… İsa!

21 Aralık Kuzey Yarım Küre için kış gündönümü ve yenilmez güneş kültü simgesi…

Yine bir tarım takvimi, yeniden dini bayrama evrilecek mitoslar…

En çok göze çarpanı ise Antalyalı Noel Baba!

Bakalım Christmas köklerini nerelerden almış, dalları nerelere uzanmış?

Christmas ile ilgili hepimizin ortak olarak bildiği bir şey varsa, o da Hristiyanlar için en kutsal gün olduğudur. İki mezhebi bir kenara bırakırsak 1 Ocak demek önceki yılın bitimi ve yeni yılın başlangıcı olarak hayatımızda yer edinir. Tarihsel ve mitsel akışına geçmeden önce Christmas’ın yani Noel’in kelime anlamına bir bakalım…

Kökenine baktığımızda Galya bölgesindeki Kelt dilinde yeni anlamına gelen “noio” kelimesi ile güneş manasına gelen “hel” kelimesi birleşerek “yeni güneş” anlamını oluşturur ve bu yeni yılı ifade eder. Latin dillerinde “Noel” kelimesi; “natalis dies” yani “doğum günü” deyiminden evrilerek İsa’nın doğum günü anlamında kullanılmaya başlanmıştır. Roma döneminde tahta çıkan yeni imparatora da, bayram günlerinde ya da bir doğum gününde insanların “Noel! Noel!” diyerek alkış tutulduğu bilinir.

İsa’nın doğduğu gün ile güneşin yenilendiği gün olarak Aralık sonunun denk gelmesi tesadüf müdür? Tarihi kaynaklarda net bir cevap olmasa bile, kesinlikle tesadüf değildir! Çünkü Yeni Ahit’te yazıldığına göre İsa, kuzularla birlikte yani baharda doğmuştur. Takribi Mart, Nisan, Mayıs aylarından birinde doğduğu yazılan İsa için, neden Aralık sonu doğmuş gibi bir inanç oluşmuştur? İnanç oluşmakla kalmamış bu dinin en önemli bayramı ilan edilmiş ve milat sayılmıştır. Peki neden?

İsa’nın ve Hristiyanlık dininin evrimi bu yazının konusu olmamakla birlikte Yahudiliğin üzerine eklenen Pagan motifleri ile İsa’nın konumu ve Hristiyanlık dini, Pavlus tarafından inşa edilmiştir. Bu yeni dinin muhatapları dolayısıyla dönüşüme uğrayarak ilerleyen, sonunda tamamen paganik motiflerle doldurulan Hristiyanlıkta kadim tarım takviminin bayramlarını takip ederek kutsal günlere ulaşabiliriz. Bu durum tamamen Hristiyanlığın götürüldüğü coğrafyada yerel inançlarla birleşmesinin ve hatta erimesinin sonucudur.

Kuzey yarım küre için 21 Aralık mevsim döngüleri içerisinde kışın başlangıç tarihi olarak bilinir. Aralığın 21’inde en uzun geceyi yaşarız. Yani güneşin en güçsüz halini…

22 Aralık ile beraber güneş yenilenir ve her gün biraz daha gücünü toparlayarak, dünyayı aydınlatma ve ısıtma süresi de uzayarak turuna devam eder. Ta ki 21 Haziran’a kadar… İhtişamının zirvesinde olan güneş 21 Haziran’dan itibaren gün gün gücünü kaybeder ve tekrar 21 Aralık’ta aynı döngüyü yaşayacaktır. Hikâyeleşmiş olan bu anlatım tamamen tarım takvimi esaslıdır. Dahası, doğayı kişileştiren eski toplumların inancında güneş bir Tanrı olarak karşımıza çıkar ve onun yaşamı, ölümü, tekrar dirilmesi döngüsü ile dünya yenilenerek var olmaya devam eder. Yaşamın sürekliliği garantilenmiş olur.

21 Aralık gününü eski Kelt bayramlarında “Yule” bayramı olarak görürüz. Bu gün Keltler için hem bir yılbaşı hem de doğanın dengesi için döngüsel kutsal zamanlardan biridir. Roma takviminde Saturnalia bayramı olan bu tarih, Tanrı Satürn’e adanan bayramdı ve 17 Aralık – 6 Ocak arasında kutlanmaktaydı.

Gücünü kaybeden güneş, ertesi gün güç toparlanarak ve yeniden dönerek baharın müjdesini verir. İsa’nın çarmıha gerildikten üç gün sonra dirildiğini hatırlarsanız. 21 Aralık’tan üç gün sonra yani 24 Aralık’ın Noel olması ve bunun kadim takvim esaslarına uyması tesadüfün ötesindedir, bir inşadır.

24 Aralık… İsa’nın doğumu olarak kabul edilir ve Katolikler için en önemli gündür. 24 Aralığı 25 Aralığa bağlayan gece dini törenler yapılır. Avrupa’nın daha kuzeyindeki halklar için kışın en kötüsü geride kalmış ve güneş tekrar dirilmiştir. Yani bugünkü Hristiyanlar için İsa doğmuştur.

Bu görsel boş bir alt niteliğe sahip; dosya adı image-7.png

Aynı zamanda Roma döneminde de kutlanan 24 Aralık günü Mitra’nın doğum günüydü. Güneş kültü üzerine kurulan Mitraizm inancı Roma’da yaygındı ve Ay kültüne galip gelen bir inançtı. İran’da doğan bu din en eski inançlardan biridir ve Hristiyanlığı fazlasıyla etkilemiştir. Işığın doğumudur Mitra’nın doğumu. Ve yenilmez güneş kültünün simgesidir. Aralarındaki etkileşim sayesinde Hristiyanlığın Katolik mezhebi İsa’yı bir güneş tanrısının özelliklerine yerleştirir.

Güneş Tanrısı ve İsa birleştirmesi Ortodoks mezhebinde de vardır fakat bu kez Mitra değil, Osiris merkezlidir. Bu yüzden 6 Ocak olarak kutlanır ki; Mısır paganizminde 6 Ocak Osiris’in doğumudur. Mısır ile Hristiyanlığın ayrılamaz bütünlüğü Yahudilik tarihine kadar uzanır. Osiris’in katledilerek yeraltına inişi ve karısı İsis’in büyüleri sayesinden yeniden doğması daha doğrusu dirilmesi motifi bire bir İsa’ya adapte edilmiştir. Çarmıha gerilen İsa üç gün sonra geri gelir ve havarilerine gözükür. 40 gün onlarla birlikte kalır ve onlara nasihatler verir.

Kudüs çıkışlı bir din olmasına rağmen Avrupa kültürlerinin daha çok Hristiyanlık ile anılması dikkatinizi çekmiş olabilir. Bu durumu Hristiyanlığın sac ayağı dediğimiz şehirlerle açıklayabiliriz. İlk dört sac ayağı Kudüs, Antakya (Hatay), İskenderiye ve Roma’dır. Bu sıra aynı zamanda kronolojiktir ve Roma merkezli bir din haline gelmeden önce Anadolu ve Mısır etkisi Hristiyanlığa yoğun şekilde tesir etmiştir. Hristiyanlığa özellikle Yahudilik ardılı bir inanç olarak bakıldığında Mısır etkisi çok daha fazladır.

Beşinci şehir olarak da İstanbul’u vermek gerekir ki, bugün Ortodoks mezhebinin merkezidir. Tarihte Roma ve Konstantin şehirlerinin arasındaki politik mücadelelerin sonrası devletin ikiye ayrılması ile Konstantin Doğu Kilisesi haline gelmiştir. Antakya ile başlayan Anadolu kökenli inançların etkisi artık daha baskındır ve daha da zenginleşerek farklı formata bürünmüştür. Bugün altıncı Şehir olarak Moskova Doğu Kilisesi için önemli bir yer tutar fakat İstanbul’u aşamayacak ölçüdedir ve açıkça ifade etmek gerekirse İstanbul’a muhtaçtır. Doğu Kiliselerine batığımızda Ermeni Kilisesi, Süryani Kilisesi, Kıpti Kilisesi… gibi merkezlerin birbirine karışmayacak ve asla bir araya gelmeyecek şekilde kopuşu 1. İznik Konsilinden başlayarak günümüze kadar devam etmektedir. Bu kopuşla birlikte özerk yönetilen ve kendi düzenini kuran kiliseler haline gelmişlerdir. Fakat Batı Kilisesi Papalık üzerinden birliğini daha rahat sürdürmekle birlikte Doğu Kilisesine karşı cephe almış vaziyettedir ki aralarında anlaşamadıkları konun temeli İsa’ya atfedilen sıfattır. İsa ve Kutsal Ruh arasındaki hiyerarşi iki ana gruba böler Hristiyanlığı ve İsa’nın “insan-Tanrı mı yoksa Tanrı mı” ayrılığı halen sürmektedir. Görünen o ki tek çatı altında bakamadığımız iki ana gruba ayrılan bir dinin lideri için farklı görüşler vardır ve bu ayrılık en kutsal günlerini bile etkilemektedir. Fakat her iki egemen kilisenin severek benimsediği bir kişi vardır o da Noel Baba!

Bugünkü Antalya’nın Kaş ilçesinden olan Aziz Nicholas, antik dönemin Likya bölgesindeki Patara şehrindendi. MS. 280 yıllarında yaşadığı düşünülen keşiş kendini ve tüm servetini yoksullara, hastalara yardım etmek için adadığı ve kırsal bölgeleri dolaştığı bilinir. Merhametli oluşu, nezaketi ve dindarlığı sayesinde çok sevilen biri olmuştur ve ölümünün ardından aziz ilan edilmiştir. Böylelikle birçok efsaneye konu olmuş, zamanla çocukların ve denizcilerin koruyucusu haline gelmiştir. Denizcilerin koruyucusu denilince akla ilk gelenin Poseidon olması normaldir çünkü köken bakımıdan benzerlik gösterdiği yerler vardır. Aziz Nicolas Rönesans döneminde de Avrupa’da sevilen azizlerden biri olmuştur. Reform sonrası Protestanlığın baş göstermesi ile kiliseye karşı tutumun değiştiği zamanda bile Aziz Nicholas hala saygı gören bir figür olmayı sürdürmüştü.

Aklımıza gelen ilk soru ise Antalyalı bir azizin nasıl ren geyikleri ile seyahat edip, kalın kıyafetler giyerek anıldığıdır. Tam da burada efsaneler üzerine yayılıp giden ve Avrupa toplumunu etkileyen inançların, yani kıtada şekillenmesi yatar. Özellikle Amerika kıtasına göç etmiş olan İskandinavya ülkelerinden gelen göçmenlerin ve sonra da İngiliz, Fransız, Alman göçmenlerin halk hikayelerinden beslenilmiştir.

İskandinavya ülkelerinde ren geyiği ile seyahat edip çocuklara hediyeler veren Jultomten adında bir elf vardır. Bugünkü Noel Baba ren geyiklerini ona borçludur. Hediyeler getiren merhametli aziz, kömür getirip evlerin ısınmasını sağlayan birine dönüşmeye başlar. Alman karikatürist Thomas Nast Noel Baba’nın Kuzey Kutbu’nda yaşadığı iddialarını ortaya atar ve kırmızı giyimli, şapkalı, sakallı olarak gördüğümüz karakterin son halini verir.  Amerika, kültürünü tıpkı Halloween’de olduğu gibi Avrupalı göçmenlerin gelenekleri üzerinden dünyaya pompalamıştır. Yeni kıtaya giden her Avrupalı hikayelerini de beraberinde götürmüştür ve bugünkü popüler kültür oluşmuştur. 1881 de Thomas Nast tarafından oluşturulan görsel sayesinde çağdaş topluma empoze edilecek olan Noel Baba son şeklini almıştır. Kapitalizmin kalesi olan Amerika tıpkı Cadılar Bayramında olduğu gibi Nole’i de pazarlama kapısı olarak görür. Yoksullara, hastalara yardım eden, çocuklara hediyeler veren Noel Baba figürünü kullanarak çılgınca alışveriş yaptıran, indirimleri ile insanları büyüleyen bir sistem yaratır. Hediyeler alınır, partiler organize edilir, ibadet ve ritüeller yerine getirilir. Her bir kutlamanın kişisel amacı Noel yani dini günün anısı olsa da kapitalizm kazanarak büyümeye devam eder.

İskandinavya ülkelerindeki inanış dolayısıyla yayılmış olan çoraplara hediye bırakma eyleminin Noel Baba figürü ile birleşmesi de Amerika’da başlar. Çam ağacının süslenmesi, etrafına hediyelerin dizilmesi Amerikan kültüründe ünlenmiş olsa da Alman kökenli geleneklerin evrilmesi sonucudur.

Çam ağacının özellikle seçilmesi ise tahmin edebileceğiniz üzere yenilmez güneş kültü ile ilintilidir. Başlı başına bir ağaç kültünün olmasının yanı sıra yaz ve kış ayları boyunca dökülmeyen, saramayan bir ağaç türü olan çam ağacı ve türlerinin kutsallığı Antik Mısır’a kadar dayanır. Yunan ve Roma toplumlarında da tapınaklara hep yeşil kalan ağaç dikilmesi geleneği vardı. Anadolu topraklarında da yeşil kalan ağaç kültünü Kybele ve Attis mitinde görürüz. Sonsuz yaşam döngüsünün içinde kış mevsimini yaşayan insanın en büyük umudu baharın gelişini anımsatan bu yeşili kaybolmayan ağaçlar olmuştur. Çam ve türleri ağaçların evlere kadar girmesi ise 19. yy dolayları olsa da Hristiyanlığa girişi çok daha erkendir.

24 Aralık ya da 6 Ocak… Hangisini kabul ederseniz edin, yeni yılın diğerinden güzel olmasını umarak yazımızı sonlandıralım ve Antalyalı olsa da Kuzey Kutbundan gelmiş gibi gösterilen Noel Baba’dan istenecek en güzel şeyin barış temelli güvenli bir dünya olduğunu unutmayalım…

Huzurlu yıllara…

İlgili Haberler

Pınar’la İstanbul Lezzetleri-3

okuryazarkitaplar

İstanbul’un Kadim Sırları Aralanıyor

Leman ERGÜL KÜLEKÇİ

Meraklısına “Orta Çağ Avrupa’sı… Sosyal, Kültürel ve Ekonomik Hayat”

okuryazarkitaplar

Yorum Yap

Kitap, Sinema, Tiyatro, Edebiyat, Tarih, Mitoloji, Müzik, Resim, Gez Gör, Doğa Sporları, Aktüel Bilim, Anadolu, Dünya Mirası, Festival, Fuar, Sergi, Akademi, Yazarlar...