13.3 C
İstanbul
Pazartesi, May 13, 2024
okuryazarkitaplar
Image default
ManşetAntik-AMitolojiTarih

Ortadoğu’nun Bilinç Altı, Baal 2

Yazı Dizisi – 2

Dinler ve Baal Kültü

Özellikle Ugarit antik kentinin baş tanrısı olarak kendini gösteren bu kült, MÖ. 1200 Deniz Kavimlerinin yıkıcı etkisine kadar varlığını bölgede göstermiş ve ticaret yoluyla da yayılmaya devam etmiştir. Ugarit kentinin yıkımı sonrasında da kült yok olmamıştır. Romalılara en büyük yenilgiyi yaşatan Kartaca’lı komutan Hanibal, Baal kültüne inanırdı ve adını taşırdı. Tabi Kartaca’nın, Fenike kolonisi olduğunu unutmamak gerekir.

Tüm bunların yanında yükselen tek tanrılı dinler ve Baal rahipleri arasında yaşanacak olan mücadele dinler tarihi açısından önemlidir.

Doğa olaylarını kişileştiren ve bir süre sonra insani forma dönüştüren halkları, semavi dinler putperest olarak kabul eder. Kadir-i Mutlak tek tanrı inancını yaymak ve bu putlardan haklı kurtarmak isteyen semavi dinler, bu kültler ile savaşır. Savaşın en kolay yöntemi de eski tanrıları şeytanlaştırmaktır. Tek tanrıya inanç ile bu eski kültlerin bir arada olamaması yüzünden halklar bölünür, sürgünler yaşanır, hatta tek tanrı tarafından halklar cezalandırılır. Çünkü O’na eş koşulmaz. Bu mücadeleyi Kitab-ı Mukaddes’te net şekilde görürüz.

Kral Hezekiah zamanına kadar Baal inancının olduğunu ve kurbanlarının da bebekler, çocuklar olduğunu Eski Ahitten biliyoruz. Her ne kadar Yahudilik bu kült ile savaşmışsa da tamamen yok edememiştir. Hatta MÖ. 720 yıllarında Kuzey İsrail Krallığının yıkımına yol açan Asur istilasının ve 10 kabilenin sürgün oluşunun, Baal inancını yok edemediği için Yehova tarafından ceza olduğuna inanan yahudiler vardır. Bu durum kayıp 10 kabile vakası olarak tarihe geçmiştir.

Tanah’ta Baal’in adı sineklerin efendisi anlamında Beelzebub veya Baalzevul olarak geçer. Baal’e tapanları haşerelere benzeterek aşağılamayı ve yok etme çabasını görebiliriz. Bu yakıştırma tapınaklara bırakılan adakların zamanla bozularak sineklenmesine ve tüm tapınak civarının sineklerle dolmasına bağlayan araştırmacılar vardır. Kötü gösterilmek istenen Baal zamanla şeytan motifine evrilecektir.

Tek tanrılı dinlerine rağmen, gönderilen peygamberlere rağmen ve hatta yaşanılan mucizelere rağmen sözünden dönen Yahudilerin sürekli buzağıya tapma eğilimi buradan gelir. Kökenlerinde yatan yerel tanrılarına sığınırlar. Sonradan çıkan ve sadece inanmaları istenen tek ve kudretli tanrıları onları sınadığı anda, eskiden kalma tanrılarına dönerler. Altından buzağı yaparlar ve onun varlığı tüm halkı rahatlatır. Yine kutsal kitaplarda geçen Samiri’nin buzağı yapma hikayesini anımsayabilirsiniz… Bu durum gösterir ki, yerel halkın sosyal hafızasında Baal kültü ve buzağı/boğa tanrı motifi asla silinmemiştir.

Hristiyanlığa baktığımızda kilise tarafından ateş tanrısı yani şeytan olarak görülen tanrı Molek’i, Baal’in bir ünvanı olarak sayan araştırmacılar vardır. Ammonitlerin de tanrısı olan Molek için aynı özellikleri taşıyan farklı tanrı olarak kabul eden araştırmacılar, zamanla benzer özellikleri yüzünden birleştiğini söyler. En belirgin ve birleştirici motif ise her ikisinin de boynuzlu boğa/buzağı olarak tasvir edilmesidir.

Demonoloji’de tıpkı Lucifer gibi görülür Baal. Düşmüş meleklerden biridir. Ve cehennemin 7 lordundan biri olarak kabul edilir. Zamanla kazandığı kötücül yönü yüzünden Mısır mitolojisindeki Seth’e denk geldiği olur. Başlangıçta Osiris gibi ölüp dirilen ve baharı getiren bereket tanrısı iken, sonradan Seth gibi kötü, katil hatta şeytan olarak evrilmiştir.

İsa’yı dayatmaya çalışan Hristiyanlıkta eski tanrıların motifleri ya aziz halini alarak yaşamaya devam eder ya da kötücül hale gelerek saptıran bir şeytana dönüşür.

Kökeni çok eski zamanlara dayanan ve Doğu Akdeniz havzasına ait olduğunu bildiğimiz Baal, diğer milletlerin panteonları ile karışır, belirgin özellikteki tanrılar ile birleşir ve sonunda semavi dinlerle birlikte cehenneme layık görülür. İnanç ve İnsan isimli yazımda bahsettiğim gibi, insanlar geçmişte kalmış kültleri atlatsalar bile bazı özellikleri eritemezler. Boynuz figürü tanrılardan krallara, oradan da kutsallığı belirtmek amaçlı peygamber ya da kutsal kişilere geçmiş halde varlığını sürdürür. Buna en iyi örnek Zülkarneyn peygamberdir.

İlgili Haberler

Oğuz Kağan

okuryazarkitaplar

İstanbul’a Giren İlk Osmanlı Padişahı Fatih Değil mi?

Çağlar Didman

Yok mu Alan?

okuryazarkitaplar

Yorum Yap

Kitap, Sinema, Tiyatro, Edebiyat, Tarih, Mitoloji, Müzik, Resim, Gez Gör, Doğa Sporları, Aktüel Bilim, Anadolu, Dünya Mirası, Festival, Fuar, Sergi, Akademi, Yazarlar...