9.6 C
İstanbul
Pazar, May 12, 2024
okuryazarkitaplar
Image default
EzoterizmKöşe & YazıManşetYeniler

Gezegenimizin Sinir Sistemi, Ley Hatları

Murat İrfan Ağcabay’dan dinlediğim söyleşiler ve İstanbul’un kadim sırları kitabını okuduktan sonra kalemimin döndüğünce Ley hatları konusunda yazmak istedim.

Ley hatlarını dünyanın yani yaşayan gezegenimizin sinir sistemidir şeklinde bir benzetmeyle özetleyebiliriz.  Aslında birçok kadim toplum dünyanın canlı olduğu düşüncesini kabul eder. Dolayısıyla toplumlarda bu canlılığı anlatma ve sembolleştirme çabaları görülmektedir. Öncelikleri ise dünyanın sahip olduğu bu canlılığın evren ile ilişkisini yakalamaktır.

Murat irfan Ağacabay sözlük anlamı “Bağlantı, ip” anlamına gelen  Babilce olan “Morrosu” kelimesinin mitolojide “Bütün her şeyi birleştiren kozmik ilke” ve “Evrenin bütününü alttan tutan destek, güç ve tanrısal yasa”yı işaret ettiğini, bu bilginin tüm kadim inançlarda bilindiği ve kullanılan bir öğreti olduğu, tüm din kitaplarında ley hatları ile ilgili mesajlar verildiği  ve bunu “tüm insanlar birbirine görünmez balar ile bağlıdır” açıklaması ile  anlatıyor.

Uzak Doğu mitlerin de bu bağlara patika ya da ejder patikası deniliyor. Ejder aslında insan egosunu simgeleyen bir metafor. Burada işaret edilmek istenen insanın içindeki ejderhadan kurtulması. Hac ise, bu yolun -hac yolu- sonunda varılması gereken buluşma noktasıdır.

Ley hatlarına kelt toplumları “Peri tozu” der. Çünkü bu yollar ışıldar ve üçüncü gözü açık olanlar bu ışıldamayı görürler. Eril-dişil enerji prensibi burada bir metafor ile anlatılmaktadır. Bu ışıldamayı sağlayan yıldızların olduğuna inanılır. Dolayısıyla eril olan gökyüzü enerjisi dişil enerji olan toprağa temas etmelidir. Örneğin İskandinav mitlerindeki Thor’un çekicini çekiciyle yere vurması da Zeus’un şimşek fırlatması da bu bilginin sembolik bir dile olan uzantılarıdır.

Ley hatları ile ilgili yapılan çalışmalar hakkında daha detaylı bilgi edinmek isterseniz Murat İrfan Ağacabay’ın istanbul’un Kadim Sırları adlı kitabından okumanızı tavsiye ederim. Murat İrfan kitabında bilim adamlarının, Matematik ve Fizik profesörlerinin bu konuda yaptıkları çalışmalarından bahsediliyor. Bu araştırmalar ile taşlardan kurulu dairesel yapıların çeşitli enerji yaydıkları bilimsel olarak tespit ediliyor.

Araştırmanlarda bu enerjinin gece ve gündüzün eşitlendiği Mart ve Eylül gün dönümlerinde frekansının yükseldiği ve topraktaki radyoaktivite oranının daire dışında kalan alana oranla düşük olduğu, bu taş yapılarda bulunan enerjinin uzaydan gelip dünyaya inen kozmik ışınları durdurup koruyucu bir kalkan görevi görerek dairenin dışında tuttuğu sonuçlarına ulaşılıyor. Ne kadar hayret verici değil mi? Eski uygarlıklar bunları biliyor muydu bilmiyoruz ama ellerindeki bilgiler ışığında ley hatları denilen izafi hatlara sadık kalarak mabet, tapınak, sunak hatta şehirlerinin konumlarını bile ona göre inşaa ediyorlardı.

Özellikle keltler ve onların ruhban sınıfı Druid Rahipleri dünya enerjilerinin yani ley hatlarının güçlü olduğu yerlerde tapınak, sunak,  toplanma yerleri inşa etmişlerdir. Daha sonra farklı inançlarca kutsanmış yerlerin üzerine yeni dinler kendi tapınaklarını kurmuşlardı.

Eski toplumların taş yapıları olan megalitleri, altarları, dolmen ve menhirleri adeta birbirini izleyen bir omurga kemiği gibi özel bir konumlama ile biribiri ile ilişkili konumlandırmaları ley hatları ile açıklanabilmekte. Kadim Türk toplulukları da bu bilgiyi kullanıyordu. Göçebe olan Türkler çadırlarını kurarken göğün direği dedikleri ve çadırın ortasında yer alan direği toprağa saplarken dua ile dikip, bu direk ve kurdukları çadır ile toprağa zarar verdiklerinde topraktan adeta af dilemekteydiler.

Görüyoruz ki eski toplumlar bu hatları gözeterek kendilerini yer yüzünde konumlandırmaktaydılar. Eldeki veriler buna husiyetle dikkat ettiklerini göstermektedir.  

Kutsal kabul edilen tüm kentler bu bilgi ve sistem üzerine kurulmuştu. Enerjinin çalışması  için öncelikle ley hattının merkezi bulunur, bulunan bu merkez meydan olurdu. Bu meydana bir ağaç, mabet, sunak, dikilitaş veya kutsal ile ilgisi olan bir şey dikilir. Yollar bu hatlara göre yapılır,  sonrasında şehir ve yerleşim kurulurdu. Sonuç olarak da ley hattı üzerinde herhangi bir tıkanıklığın oluşmadığı, akışın bozulmadığı ve enerjinin çalıştığına inanılırdı.

Ayrıca eski zamanlarda yapılan hac yolculukları da bu yol güzergahında yer alan ley hatlarında bulunan enerjinin, ayaklardaki enerji noktalarına nüfus edip bedenin enerji sistemine aktığı düşünülmekteydi. Hatta toprağa çıplak ayak ile basmak yeryüzünü kutsayan bir hareket olarak kabul edilirdi.

Bu bilgilere bugün ne kadar dikkat ediliyor ve kullanılıyor bilemiyoruz;  ama yapılan çalışmalar sonucu varılan tespitler insanı hayrete düşürüyor.

Başka bir yazıda buluşmak dileğiyle, sevgiler…

İlgili Haberler

Sicilya’nın Kalbi Palermo’da Mutlaka Görmeniz Gereken 5 Yer

Çağlar Didman

Osmanlıda Jön Masonlar

okuryazarkitaplar

Sabatayist Meselesi

okuryazarkitaplar

Yorum Yap

Kitap, Sinema, Tiyatro, Edebiyat, Tarih, Mitoloji, Müzik, Resim, Gez Gör, Doğa Sporları, Aktüel Bilim, Anadolu, Dünya Mirası, Festival, Fuar, Sergi, Akademi, Yazarlar...